Bir Kraliçe, istediği kitaplara sahip olmak için çok kötü şeyler yapar...


26.8.19

"Kızıl Damla - Jeaniene Frost" Kitap Yorumu ♛



    Herkese selam olsun ey insanlık! Neredeyse bir haftadır yazı yazmıyordum ama sonunda yine buradayım işte. Ben neler yaptım bu süre içinde, bir şey yapmadım açıkçası. Ehehe, iğrenç bir espri yapardım ama neyse. Bir ara dışarı çıktım, yani aslında genellikle dışarıdaydım. Bilindik şeylerle uğraştım, akıl ve ruh sağlığım da şuan iyi. Umarım herkes de bu şekilde ve iyidir diyorum, yoruma geçiyorum!

ama kapak pek kötü, baya kötü.
   Gece Avcısı serisinin üçüncü kitabının sonunda Randy ölmüştü. Kendisi Denise'nin kocası oluyor bu arada, unutanlar için söyleyeyim dedim. Bende Denise'nin başına neler geldiği çok çok merak etmiştim, o yüzden dördüncü kitaba değil de Kızıl Damla'ya başladım. Ve iyi ki iyi ki öyle yapmışım! Ay sen nasıl güzel bir kitapsın, ben sana ölürüm, bayılırım! O kadar müthiş bir kitaptı ki! Keşke tek kitap olmasaydı da Denise ve Spade'i daha çok okuyabilseydik.

    Kısaca konudan bahsedeyim hemen. Denise, kocasının başına gelenlerden sonra vampirlerle ilgili her şeyden uzaklaşmıştır. Onlarla ilgili tek bir şey bile duymak istemiyorduk ki bence gayet haklı. Bu yüzden Cat ile de bir yıla aşkın süredir konuşmamıştır. Ama Denise'nin halası ve kuzeni aniden ölmüştür. Diğer kuzeni ise gözlerinin önünde öldürülmüştür! İşte tam bu noktada seriye iblisler dahil oluyor. İblis Raum, yıllar önce Denise'nin akrabası tarafından kandırılmış ve karşılıklı yapılan anlaşmanın kendisine düşen kısmını yerine getirmemiştir. Akrabasının adı da Nathaniel bu arada. Neyse, Raum yıllardır Nathaniel'i aramıştır ama vampirler onu sakladığı için bulamamıştır. Raum da buna aşırı sinirlendiği için 'sen misin beni delirten' diyerek Nathaniel'in soyundan gelenleri öldürmeye başlamıştır. Denise ile de böyle tanışıyorlar. Denise'e kendi iblis izlerini bırakıyor ve eğer ona Nathaniel'i bulmazsa Denise'nin anne ve babasını öldüreceğini söylüyor. Hikayemiz de böylece başlıyor.

    Denise yardım için Spade'i arıyor ve tutkulu çiftimiz bir araya geliyor. Kitabı hem Denise'nin hem de Spade'in gözünden okuyoruz ki bence bu müthiş olmuş! Çünkü Spade, Denise ile karşılaşınca onu ilk gördüğü zamanı hatırlıyor ve ben de bunu okurken eriyorum! Onu görür görmez etkilenmesi çok klasik bir durum ama ben buna BA-YI-LI-YO-RUM! Denise ve Spade çiftine gerçekten bayıldım. İkisinin de acılı bir ilişki yaşamış olması, sevdikleri insanları kaybetmeleri yine klasik ama birbirlerini anlamaları ve tamamlamaları için bu durum şarttı sanırım. Ve Jeaniene hanımcığımın olayları uzatmamasına, çiftleri çok süründürmeden bir araya getirmesine bayılıyorum. Tamam çok şey yaşıyorlar, bir sürü bir sürü kötü olay oluyor ama sonunda olay mutlu sonla bitiyor. Sadece azıcık daha az kötü olay olsa da cağnım çiftlerim biraz birbirlerinin tadını çıkartsa ayol!


    Kitaba başladığım ilk yirmi sayfada gözüm birçok kez Cat ve Bones'u aradı, yalan yok. Ama daha sonra Denise ve Spade onları hiç aratmadı. Zaten Cat ve Bones'u da gördük, ekibin bir arada olması çok tatlı bir şey bence. Ayrıca Ian her yerde vardı ve onu gittikçe daha çok sevmeye başlıyorum! Cat ve Denise'ye karşı olan tavrından dolayı çok merak ediyorum acaba Leila ile tanışsa neler der diye! Sanırım Vlad'ı da kıskanırdı. Ahahah, şapşal şey ya.

    Jeaniene hiçbir kitabında ne aksiyonu, ne tutkuyu, ne de eğlenceyi bir nebze olsun düşürmüyor. Bu yüzden kitap elinizde akıp gidiyor, okurken bırakmak bile istemiyorsunuz. Yazarın bununla birlikte toplam altı kitabını okudum ve söyleyebilirim ki favori yazarlarımın arasına girdi. Genel olarak kitaplarında sadece vampirlerin olmaması da müthiş bir şey. Mesela burada iblis olmasını da çok sevdim çünkü bir süre sonra vampir düşmanlar sıkıyor. Yani sivri dişleri, fazla hızlı olmaları falan derken başka özellikleri olmuyor düşmanların. Aşırı havalı ve zeki, müthiş derecede hoş kötü adamları çok seviyorum çünkü düşman ne kadar güçlü olursa yaşanan kargaşa da daha iyi oluyor.


GERÇEKTEN ÖYLEYDİ.

    Böyle işte, kitabın içinde yaratılan ortam çok iyiydi. Denise ve Spade'i hem birlikte hem de ayrı ayrı çok sevdim. Çoğu insan Denise'i pek sevmemiş, hep Cat'i aramış ama ben sevdim! İnsanlığını hemen bir kenara koymaması ve vicdanlı olması çok hoştu. Nathaniel'e de pek üzüldüm, o yüzden son sahneyi ayrı bir sevdim. Onlar hayal dünyamın bir köşeciğinde hep birlikte çok mutlular şuan. :))

    Uzun lafın kısası, gerçekten bir çırpıda okunan, dünya tatlısı bir kitaptı. Sanırım bu kadın ne yazsa ben ayılıp bayılarak okuyacağım. Birtanesin, kraliçesin Jeaniene! Ayağına taş değmesin diyorum ve gidiyorum, adios.











ALINTILAR ♛ 



    "Hep oda servisi görevlilerinden mi beslenirsin?" diye sordu Denise şok içinde.
    "Elbette. Ama endişelenme. İyi bahşiş veririm."

                 (Denise ve Spade, sayfa 44) 





    Ian soluk ellerinden birini göğsüne sürerek ona sırıttı. "Çok leziz görünüyorum, değil mi tatlım? Buyur, bak. Sakıncası yok."
    Denise gözlerini ondan güçlükle ayırdı ama bunun sebebi hayranlıkla kendinden geçmiş olması değildi. Evet, Ian'ın karnı taş gibi, yüzü de tuhaf bir biçimde yakışıklıydı ama alnında canavar yazsa yeriydi. Bu kadınlar ondan yayılan tehlikeyi sezemiyor muydu? Ian'la bir ara sokakta karşılaşsa, adam güzel teninin ne kadarını sergilerse sergilesin, Denise ardına bakmadan kaçardı.
    "Dracula filminin porno versiyonunda gibi görünüyorsun," demeyi başardı sonunda.
    "Ondan söz etmeyelim. Tıpkı şeytan gibi, Vlad da adı anıldığında ortaya çıkabilir."

                      (Denise ve Ian, sayfa 87) 





    "Yalnızca kibarlık ediyor. Sözlüğe bakıp bu kelimenin anlamını öğrensene," dedi Denise.
    Ian burnundan bir gülme sesi çıkardı. "Ben de osurduğumda kıçımdan melekler fırlıyor."

                      (Denise ve Ian, sayfa 89) 





    "Denise..."
    "Bana Denise deme," diye sertçe çıktı kadın. "Ne kadar yaşlı, güçlü ya da kuvvetli olduğun hiç umurumda değil. Bir daha öyle bir şey yaparsan kalbine kazık saplarım. Seni pislik, beni bir helikopterden attığına inanamıyorum."
    Spade hala kahkahasını zor tutuyormuş gibi görünüyordu. "Seni aşağı atmadım. Seninle birlikte atladım. İkisi çok farklı şeyler."

                       (Sayfa 142-143) 





    "Merhaba, dostum," dedi Ian, Spade'e gülümseyip neşeyle el sallayarak.
    Spade dudaklarının bir tebessümle gerildiğini hissetti. "Ian!" diye bağırdı aynı derecede neşeli bir sesle. Sonra diğer tekneye atladı ve Ian'a, adamın takla atarak okyanusa uçmasına sebep olacak kadar sert bir yumruk attı.
    Denise içini çekti. Cat sırıtışını sakladı. Crispin yalnızca gözlerini devirdi. "Bunu yapman şart mıydı?"
    "Kesinlikle," dedi Spade soğuk soğuk.
    Hiç de şaşırmış gözükmeyen Ian suyun üzerinde yürüdü. "Tamam, öfkeni içinden attığın iyi oldu. Şimdi bana tekrar vurmadan tekneye çıkmama izin verecek misin? Yoksa burada kalıp deniz yaşamının tadını çıkarmaya devam mı edeyim?"
    "Neden bir köpekbalığı bulana dek yüzmüyorsun? Sonra ne kadar çok ortak noktanız olduğunu tartışabilirsiniz," dedi Spade kısaca.

                        (Sayfa 284) 





    "Denise," dedi alçak sesle. ""Beni duyabiliyorsan geri dönmene çok ihtiyacım var. Beni o yaşlı, huysuz, yalnızca evcil hayvanlarıyla yaşayan vampirlerin kaderine mahkum etme."
    Kahrolası bir kediyle konuşuyorum, diye düşündü. Bir çukur kazıp içine girse, mezarını toprakla örtse aynı şey olurdu.

                        (Spade, sayfa 331) 











PUANIM ♛ 




           5 YILDIZ:  Satırlarına aşık oldum! Hadi gidip evlenelim, tatlım! 









20.8.19

"Mezarın Dibinde - Jeaniene Frost" Kitap Yorumu ♛



    Tekrar merhaba millet. Çok zaman geçmeden geri geldim, öyle ki daha bir gün bile olmadı! İşte ben böyle görev aşkıyla yanan bir insanım, evet elbette öyleyim. Yatıp kalkıp blogumu düşünürüm. Aklımda hep burası vardır gibi birçok başka yalan. Geçip giden birkaç saatte önemli bir şey olmadığı için yine direk yoruma geçmek istiyorum çünkü BU KİTAP MUHTEŞEMDİ.


    Mezarın Dibinde sanırım serinin en en en güzel kitabı olabilir benim için! Daha diğerlerini okumadım ama bundan neredeyse emin gibiyim. Kısaca hemencecik konudan bahsedeyim de daha çok fangirl'lük yapayım. Cat ve Bones yine bildiğimiz gibi, sevgili Bones üzümlü kekim, Cat ve ekibine vampirleri alt etmelerine yardım ediyor. Bizim çift geçen kitapta vampirlere özgü bir şekilde evlenmişlerdi, burada da Bones 'adam gibi bir de nikah kıyalım ulan' diyor ve evlenme teklif ediyor. Keşke her şey böyle minnoş ilerlese ama ne gezer. Bu seferki düşmanımız fena güçlü ve bir kadın. Ayrıca da büyücü. Ultra tehlikeli yani.

    Düşmanımız Patra, bildiğimiz Kleopatra'nın kızı ve annesinin adının kısaltılmış versiyonunu kullanıyor. Ayrıca vampirlerin atası, büyük babası ya da dedesi işte ne derseniz onu deyin, Mencheres'ın karısı ve bir da Bones ile de bir ilişkileri olmuş. (beyin yanması yükleniyor...) Gerçekten çok güçlü bir düşman, bizimkilere kök söktürüyor. Bir diğer ama Patra'dan daha önemsiz olan düşmanımız ise Max. Cat'in lanet, pislik, bok babası. Cat'e biraz acı çektiriyor ama neyse ki Max olayı pek uzamıyor.

    Kitap boyunca Patra ile uğraşıyoruz. Bir diğer önemli olay ise burada CANIMIN İÇİ, KALBİMİN SAHİBİ VLAD'I görüyoruz. Vlad olunca vallahi Bones da, Spade de yani HERKES önemini kaybediyor benim için. Ayyy, Vlad'ın geldiğini anladığım andan beri kitap benim için daha güzel geçti. Yanında her zaman bir Leila hayal ettim ama tabii burada imkansızdı. Yine de AY ALLAHIM, BU NASIL BİR KARAKTER, BİR İNSAN AY AMAN VAMPİR BÖYLE MÜKEMMEL OLABİLİR Mİ? Gerçekten aşırı çok seviyorum ya! Cat ile arkadaş olmalarına da bayıldım. Vlad ve Bones'un nasıl tanıştığını, neden birbirlerinden hoşlanmadıklarını okumayı çok istiyorum. Umarım yazar diğer kitaplarda bundan bahsetmiştir.

    Diğer bir önemli olay ise Bones'un Mencheres'ın dengi olması! Bu sayede birinci kitapta 'neden akıl okuyamıyor, hani okuyabiliyordu' dediğim Bones artık akıl okuyabiliyor! Dünya için küçük ama benim için büyük bir ayrıntı olduğu için bundan da bahsetmek istedim. Gerçekten enfesti kitap ya. Aksiyon boldu, tansiyon bir saniye bile düşmedi ve ve ve sonunda Cat, Tate aptalına ağzının payını verdi. Keşke bir taraflarını kesseydi ama olsun belki sonra keser. (nolur kessin, biçsin onu) :)))

    Neredeyse iki defa Bones öldü süsü verdi yazar ama elbette ikisini de yemedim ama Cat'in iki seferde de tepkisi çok çok güzeldi. İkisinin aşkına BA-YI-LI-YO-RUM. Öyle tatlılar ve birbirlerini o kadar güzel tamamlıyorlar ki! Cat varsa kesinlikle Bones da olmalı, Bones varsa Cat de. En en en yakışan çiftlerden biri onlar ve ikisini okurken hiç sıkılmıyorsunuz.

ay bones'u böyle hayal edince daha hoş geldi gözüme.
nihaha.

    Patra'ı Mencheres sayesinde yenmeleri çok hoştu ve sen neymişsin be Mencheres! Adamda yok yok gerçekten. Aşırı güçlü, şok oldum okurken ve birçok yerde VLAD NERDEĞ diye haykırdım. Zaman içinde toparladım kendimi ama ben toparlayana kadar kitap bitmişti, eheh.

    spoiler  ayrıca tate aptalının vampir olması çok mu gerekliydi? O ve Cat'in arabadaki sahnesini kusarak okudum, biraz daha uzun sürseydi yediğim tüm yemeği çıkartacaktım, o kadar iğrençti yani. Ah Bones ah, şu salak bebenin ağzını yüzünü kırmadın ya sana daha ne diyeyim ben. bitti. 

    Denise ve şekerim Randy'nin başına gelenler yüzünden bu kitabı bitirir bitirmez Denise'nin hikayesinin anlatıldığı Kızıl Damla'ya başladım. (ve bitirdim ama konumuz bu değil) O yüzden hemen dördüncü kitaba devam etmedim, birazcık Cat ve Bones'u özleyeyim dedim. Onun da yorumu yakında gelir, yazarım inşallah.

    Gece Avcısı serisini küçük-büyük ama daha çok büyük herkese tavsiye ediyorum. Sıkılmadan, eğlenerek ve deli olarak okuyabileceğiniz enfes bir seri. Jeaniene sen nasıl bir kraliçesin de böyle kitaplar yazdın? Ayakta alkışlıyorum kız seni. Bir daha görüşüne kadar, kendinize iyi bakın. adios.











ALINTILAR ♛ 



    "Aslına bakarsan Justina, katil bir ceset olmamla ilgili konuşmak için aramamıştım... Hayır, yozlaşmış bir fahişe olmamla da ilgili değil. Annemin de bir fahişe olduğunu söylemiş miydim hiç? Söylemedim mi? Bak şu işe, bizim nesilde fahişelik çok eskilere dayanır..."
    Bones, anneme geçmişi hakkında küçük bir bilgiyi daha sunarken derin bir nefes aldım. Annem şu anda ağzından köpükler saçıyordu muhtemelen.
    "Sana güzel bir haber vermek için aradım. Kızına evlenme teklifi ettim ve kabul etti. Tebrikler, artık resmen damadım olacağım. Sana şimdiden anne demeye başlayabilir miyim, yoksa düğünü beklememi mi istersin?"

                (Bones, sayfa 19-20) 





    Bones sonunda aklımdan geçenleri anlamıştı. "Kedicik, hayır."
    "Bu kabul edilebilir bir risk," diye karşı çıktım.
    Vlad da büyük ihtimalle aklımdan geçenleri okumuştu ki birdenbire gülmeye başladı. "Ah, Bones, belki de mutfaktan dışarı adım atmayan uysal bir kadınla evlenmeliydin."
    "Hassiktir, bildiğin başka bir pazarlama hilesi daha var mı?" dedi Bones hiddetle. "Senin adını popülerleştirecek başka bir yazarla görüşmeye ne dersin?"
    "Nasıl yani, Anne Rice telefonlarına cevap vermedi mi, dostum?" diye sordu Vlad sert bir biçimde. "Kıskançlık işte böyle çirkin bir özellik."
    Tam konuşacakken kendimi tuttum. Ian aynı sağduyuyu göstermedi ve içten bir kahkaha patlattı.

                 (Sayfa 236) 





    "Senin silahların dişi mi?" diye sordum tüfeği alırken. Silahı yüklemek için horozu çekmek gerekiyordu. Benim silahlarımsa yarı ya da tam otomatikti. Duruma göre birini seçiyordum.
    "Evet, Cat. Çünkü kadınsı olan daima daha öldürücüdür."

                   (Cat ve Doc, sayfa 266) 





    "Elindekini kaybetme. Kaybedersen, hayatının geri kalanını bu yaptığından pişman olarak geçirirsin. Bones seni hak ediyor. Hak ettiğinden fazlasını almış bir sokak serserisi olmasına rağmen."
    Bu son sözleri daha yüksek sesle söylemişti çünkü ayak seslerinden Bones'un bize doğru geldiğini duyabiliyorduk. Vlad'a gülümsedim.
    "Seni pislik."
    "Öyleyim tabii. Ayrıca başka kötü özelliklerim de var. Ama, Catherine..." onu sadece benim duyabileceğim kadar kulağıma eğildi. "Atlamana asla izin vermezdim."

                      (Cat ve Vlad, sayfa 303) 





    "Hiçbirinizin konuşmasını istemiyorum," dedi Mencheres. Kemiklerin karşısına geçip oturduğundan beri ağzından çıkan ilk söz bu olmuştu. "Ben işimi bitirene kadar."
    İşini ne zaman bitirdiğini nasıl anlayacağız ki? diye düşündüm. Ayağa kalkıp selama durduğunda mı? Yer yarılıp içinden yaratıklar çıktığında mı? 

                        (Sayfa 369) 











PUANIM ♛ 




           5 YILDIZ:  Satırlarına aşık oldum! Hadi gidip evlenelim, tatlım! 











"Tek Ayağı Mezarda - Jeaniene Frost" Kitap Yorumu ♛



    Selam dostlar, selam arkadaşlar ve selam tüm insanlık. Tekrar buradayım ve şu dört gün birazcık yoğun geçti, ayrıca yazmam gereken yorumlar biriktiği için buraya girmeye de çok üşendim. Ama yine de kaçış yok işte, tekrar buraya yazmaya başladıysam devamını getirmeliyim, değil mi? (GETİREMEDİ, EZİK) Öhöm, herkes umarım iyidir meselelerine girmek istemiyorum ama BAŞKA NE SÖYLEYEBİLİRİM?! Neyse, sakinim, ehehe. Çok uzatmadan yoruma geçelim çünkü bunun haricinde girmem gereken iki yorum daha var.
bu kapak baya hoş.

    Birinci kitabın sonunda okuyanların bildiği gibi Cat, Bones'u terk etmişti. Onu ve annesini korumak için FBI ile vampirlere karşı savaşacağına dair bir anlaşma yapmıştı. Bir bakıma paralı asker olarak çalışmaya başlamış diyebiliriz ama BEN BUNA SİNİR OLDUM. Çünkü Bones'un da dediği gibi en başta ona olanları anlatsa boş yere dört yıl ayrı kalmayacaklardı. Neyse, ikinci kitap işte tam dört yıl sonra başlıyor. Cat ve Bones dört yıldır ayrılar ve Bones onu bulamamış çünkü Don onu ustaca saklamış. Bizim Kedicik de kendine bir ekip kurmuş, adını değiştirmiş, hatta saç rengini bile değiştirmiş ve vampirleri avlıyor ama namı almış başını gitmiş. Herkes ona Kızıl Melek diyor. Ayh, bu ismi de üzümlü kekim Bones bulmuştu.

    Cat'in patronu Don, Cat ve ekibine bir sürü görev veriyor, bunlar sürekli görevden göreve koşuyor falan derken Cat Bones'un atası Ian'a tosluyor. Olaylar da böyle böyle gelişiyor. Bu kitap da ki düşmanımız Ian ama üçüncü kitabı tam bundan sonra okuduğum için şimdi ondan düşman diye bahsedemiyorum. Ian tam bir şerefsiz ama tatlı şerefsizlerden. Ian olaya dahil olduktan sonra çok beklememize gerek kalmıyor ve Bones da gözüküyor. AYH CAĞNIM.

    Bu arada kitapta birçok yeni karakter var. Tate aptalını birinci kitabın sonunda azıcık görmüştük ve KEŞKE HEP AZICIK GÖRSEYDİK. Ama maalesef burada çok var :( O ve onun aptal, bitmek bilmeyen, anlamayan kıt beyni! Yarabbim ya bir insan bu kadar mı ısrarcı olur? Bir git işine kardeşim, sürekli sana sinirlenmekten serçe parmağımın tırnağını yeyip durdum. O beni ne kadar çok sinirlendirdiyse Juan da o kadar güldürdü. Ay ayrıca bir de Denise var! Cat'in kendine doğru düzgün bir kız arkadaş bulmasına çok sevindim çünkü etrafında gereksiz birçok erkek var. Kız boğulacaktı artık. Hem zaten Bones da Denise'nin düğünü ile dönüyor aramıza. Ay, ay, ay! Cat çok güzel bir tepki verdi Bones'u görünce. Aferim kız, işte bizim Kedicik!

    Kitabı genel olarak beğendim ama nedense ilk kitabı özledim sürekli bunu okurken. Belki de yan karakterlerin çokluğu buna sebep oldu. İlk kitapta en başından beri Cat ve Bones'u birlikte okumuştuk, burada başka insanlar vardı hep aralarında. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, Bones çıkıp da Tate aptalını adam gibi bir dövmedi ya, fena içimde kaldı. Keşke biraz dövseydi, azıcık da olsa dövseydi.

ayyy, bones!

    Ve sinirimi bozan bir diğer şey de, Cat'in sürekli olayları ve anlamsız vampir yasalarını bilmeden her şeye ama HER ŞEYE atlaması. Canımın içi, tamam güçlüsün ve ben de güçlü kadınları çok severim ama BONES SANA BİR SANİYE DUR YA DA BEKLE SONRA DİYORSA BİR SEBEBİ VARDIR! Ian meselesinde acaba Bones evlilik olayını ortaya atmasaydı ne yapacaktın Cat?! Ha, açıkla bana?! Ama Cat'e aşırı aşırı tezahürat yaptığım bir sahne vardı. Ay o sahneye bayıldım, döndüm bir daha okudum! Annette ile olan kavgaları nasıl hoştu! Cat'in onun karşısında susmaması, aksine ona saldırması müthişti be!

    Son sahne biraz geçiştirilmiş gibiydi ama üçüncü kitabı şimdiden bitirmiş biri olarak bunu takmıyorum. Dave'in takıma dönmesi müthiş bir şey bence. Zaten ölümü çok çok ani ve saçmaydı. Onun yerine Tate ölseydi. Ay nasıl nefret ettim şu çocuktan bende anlayamadım. Üçüncü kitabın yorumunda bundan daha çok bahsedeceğim çünkü seri gittikçe daha da güzel oluyor.

    Aaa, nasıl unuttum! Kitap da Cat'in amcası ve babasını da görüyoruz. Amcası eh işte biri ama babası tam bir ŞEREFSİZ. Öyle baba düşman başına be! Cat'in ona olan nefreti o kadar doğru ki, ben manasızca bir okuyucu olduğum halde bu kadar nefret ettim o adamdan. Cat olsam kalp krizi falan geçirirdim herhalde altı yedi defa. Vallahi bizim Kedicik çok güçlü, go girl go!

    Daha fazla uzatmayayım, aksiyonu bol, olayların bir çırpıda geçip gittiği bir kitaptı. Kendini her durumda okutuyor yani, ben bile bu sıkışık zamanımda açtım tek bir günde bitirdim. Zaten başlayınca elinizden bırakamıyorsunuz. BONES, BONES, ÜZÜMLÜ KEKİM BENİM. Seni çok seviyorum, bunu bilmek istediğini düşündüm. Yeterince saçmaladıysam ben gidiyorum. adios.
 










ALINTILAR ♛ 



    "Son birkaç yıldır bizim türümüzü öldürüyorsun. Bir ölümsüzün gücüne sahip bir insan, Kızıl Melek dedikleri bir kadın... Başına ne kadar ödül konduğu hakkında bir fikrin var mı?"
    Vay be, kadere bak, şaka gibi. Şimdi karşımdaki bir ödül avcısıydı, bense avdım. Eninde sonunda olacağı buydu tabii. Yüzlerce yaratık öldürüp kimsenin sinirlenmemesini bekleyemezdiniz.
    "Umarım çoktur. Ucuza gitmek istemem."

                     (Cat ve Lazarus, sayfa 47) 





    "Seni tekrar gördüğüme çok sevindim Justina," dedi Bones şeytanca. "Makyajın harika, çok çekici görünüyorsun."
    "Seni pis hayvan!" dedi annem hiddetle. "Her gece cehennemde yanıyor olman için dua ettim!"
    "Anne!" dedim sertçe. Aradan geçen zaman annemi hiç yumuşatmamıştı.
    Bones omuz silkti. "Biraz daha sesini yükseltseydin keşke. Tanrı seni duymamış anlaşılan."

                        (Sayfa 92) 





    Bones uzun adımlarla içeri girdi. Bana sarıldığı sırada Tate ona dik dik bakıyordu. "Daha iyisin ya dostum?" diye sordu Cooper'a. "Toparlanamadıysan bile birazdan çok daha iyi olacaksın. Don benden yarım litre kan aldı Kedicik," dedi sırıtarak. "Anlaşılan patolog benden tiksindiği için bu görev Don'a düştü. Neden bilmiyorum ama zavallı adam epey sinirliydi."
    "Az önce karnını onun asistanıyla doyurduğun için olabilir arkadaşım," dedi Juan alaycı bir tavırla.
    Cooper'ın bundan haberi yoktu. Gözlerini aniden bana çevirdi.
    "Onun insanları yemesine izin verecek miyiz?"
    "Görünüşe bakılırsa evet," diye homurdandı Tate.

                       (Sayfa 233) 





    Bones kıkırdayarak yaklaştı ama onun eline vurdum.
    "Dokunma bana. Sen artık ölü bir adamsın."
    "Ben zaten ölü bir adamım." dedi. Hala sırıtıyordu. "Seni seviyorum Kedicik."
    "Konuyu değiştirmeye çalışma. Senden intikamımı aldığımda beni yine de sevip sevmeyeceğini göreceğiz."
    "Seni o zaman da seveceğim," diye seslendi Bones ayaklarımı yere vura vura yanından uzaklaştığım sırada. "Hep seveceğim."

                       (Sayfa 252) 












PUANIM  



    4 YILDIZ:  İlişkimiz böyle güzel devam ediyorken neden bu kadar çabuk bittin ki?









16.8.19

"Mezarla Randevu - Jeaniene Frost" Kitap Yorumu ♛



    Herkese kkk-oo-caaa-maaan bir merhaba! Evet, evet yine ben, hep ben, her zaman ben! Fena halde bir üşengeçlik hastalığına yakalanmazsam, domuz gribi veya bir çeşit kanla bulaşan hastalık falan beni bulmazsa uzun bir süre de buralarda sürekli ben olacağım. O yüzden bana ve manasız açılış konuşmalarıma alışırsınız diye umuyorum çünkü açılış konuşması yapmaktan nefret ediyorum. Ondan dolayı hep kısa tutuyorum, nihahaha.

heem.
    Bu güzel mi güzel, komik mi komik, seksi mi seksi kitabın yorumunu aslında dün girecektim ama eve geldiğim zaman aşırı yorgundum. Bilgisayarı açmak bile büyük bir işti, o yüzden bugüne kaldı. Kimse kusura bakmasın, ehehe. (manasızca gülme efekti) Jeaniene Frost ile tanıştığımdan beri kadın beni hiç hayal kırıklığına uğratmıyor. Gece Avcısı serisi hakkında pek bir şey okumamaya çalıştım çünkü bu seriye de sıfır beklenti ile başlamak istiyordum. Öyle de yaptım, goodreads da olan yorumları bile okumadım. Böyle yapmak benim için daha iyi oluyor çünkü kötü yorumları kitabı okumadan önce görünce hevesim kaçıyor. Aynı şey iyi yorumlar için de geçerli tabii, onlar yüzünden de beklentim artıyor. Aptal jöle ben.

    Mezarla Randevu kitabımıza geçelim. Buradaki ana karakterlerimiz Gece Prensi serisinde kısacık kısacık gördüğümüz Cat ve Bones! Cat müthiş badass, müthiş sert bir hatun. Kimseye ihtiyacı yok, gerçekten çok güçlü ki müthiş bir şey. Bones desen... Ah Bones, benim üzümle kekim! Vlad kadar vurulmadım sana ama olsun, onun yokluğunda bana iyi bir yoldaş olacaksın. Kendisi öyle komik, öyle seksi, öyle tatlı ki! Daha birçok sıfatla övmek istiyorum ama önce biracık kitabımızın konusundan bahsedelim. Catherine -yani kısaca Cat veya isteğe bağlı olarak Kedicik- yarı vampir yarı insan. Bu spoiler falan değil, sakin olun ve okumaya devam edin. Annesi insan ve babası da vampir ki bunu okuyunca 'noluyoruz be, hani vampirler insanları hamile bırakamıyordu, Leila öyle demişti!' falan oldum ama bunun sebebi de Cat'in babasının annesine tecavüz ettiği zaman hala spermlerinin yüzüyor durumda olmasıymış. Bize de bunu Bones söylüyor. Yani demek istediğim Cat'in babası daha yeni vampir olmuş bu olay gerçekleştiği zaman, tamamen insani özelliklerini kaybetmemiş. Bu yüzden Cat çok önemli, dünyadaki tek melez falan.

    Cat ise bu durumdan memnun değil çünkü 16 yaşından beri bunu biliyor ve annesi tarafından hep 'vampirler şeytandır, senin bir tarafın da şeytan sakın o tarafa kayma, bla bla bla' gibi şeyler ile büyütülüyor. Normal insanlardan daha güçlü, daha hızlı ve vampirlerin sahip olduğu yeşil gözlere sahip. Ve babasından haklı olarak nefret ediyor, onu öldürmek istiyor. Bu yüzden de vampir avlamaya başlıyor, içlerinden biri babam olacak umuduyla. Bir barda Bones'u görüyor ve vampir olduğu için onu da öldürmek istiyor ama puf! yanlış kayaya tosluyor. (eheheh)

    Hikayenin genel konusu böyle, Bones ilk tanıştıkları akşam Cat'i geri çeviriyor çünkü bir görev üstünde ama Cat bu görevin tamamen içine ediyor ve Bones'un ilgisini çekiyor. Sonra üzümlü kekim Bones Cat'i eşek sudan gelinceye kadar dövüyor (böyle deyince komik değil ama sahne cidden komikti) ve ikisi ortak bir düşman için anlaşma yapıyorlar çünkü Bones da kendince farklı sebeplerle vampir öldürüyor! Onun sebebini de ben söylemeyeyim ayol, okuyun okuyun.


ay bu gerçekten kedicik! 

    İşte böylece hikayemiz başlıyor, yavaş yavaş birbirlerine aşık olmalarını, Cat'in vampirlere karşı olan ön yargısının yıkılmasını, Bones'un Cat'i eğitmesini okuyoruz. Çok çok komik sahneler vardı, baya okurken sesli güldüm. Aralarındaki ilişki çok güzeldi, hemen birbirlerinin üzerine atlamadıkları için yazara bir teşekkür etmem lazım. Bones'un geçmişine de çok üzüldüm, onun da Vlad gibi zor bir hayatı olmuş. Ayrıca bence karşımızdaki düşman da çok iyiydi. Onun insanları kullanması, valinin falan işin içinde olması çok güzel kurgulanmıştı.

    Beni rahatsız eden, hatta rahatsız bile demeyeyim de 'ay keşke şöyle olsaydı' dediğim sanırım tek şey Cat'in Bones'a karşı hislerini aşırı geç söylemesi ve kitabın sonu. Tamam konunun farklı bir yere bağlamasına çok sevindim ama şart mıydı yani öyle bir son? Nefret ediyorum kitapların sonunun öyle bitmesinden. (öyle derken nasıl yani sayın jöle diyen varsa alsın okusun, OKUYUN BU KİTABI, BU KADININ TÜM KİTAPLARINI, OKUYUN).  Ayrıca burada vampirler haricinde gulyabanileri ve hayaletleri de görüyoruz. Onlar hakkında daha çok şey okumak istiyorum. Ve aklıma takılan bir şey vardı, Gece Prensi serisinde Cat ve Bones akıl okuyabiliyorlardı, Cat'in bunu şuan yapamaması normal ama Bones neden yapamıyor anlamadım. Zaten ultra güçlü, usta bir vampir. Bunu açıklayın ey insanlar!

    İkinci kitaba başladım bile, son yirmi sayfa falan kaldı bitmesine onun da. İlkinden daha mı çok sevdim emin değilim ama bundan diğer yorumda bahsederim. Ayh, uzun lafın kısası Cat ve Bones okuduğum en ateşli, komik, saç baş yolduracak olan çiftlerden biri. Ayrıca Cat'in annesini birazcık öldürebilir miyim? Çok çok AZICIK. Ayol bu ne sinir bozucu bir kadındır, seni gidi pis yelloz. Hiç sevmedim onu, hiiiiç.

    Kitabın hiç bitmeyen aksiyonu da çok hoş bence. Her an 'ay acaba şimdi ne olacak' hissi ile okuyorsunuz ve bu sizin daha da meraklanmanıza yol açıyor. Tansiyon hiç düşmüyor. Bu bazıları için sinir bozucu gelebilir ama benim için iyiydi. Aynı gün içerisinde kitabı bitirmeme yol açtı bu durum. Umarım seri kendini hiç bozmaz, vallahi çok sevdim ya. Altı kitap boyunca bu şekilde ilerlerse tadından yenmez. NOLUR BOZMA!

    Evvvet, daha fazla bir şey söylemeyeyim. İkinci kitabın yorumunda daha çok konuşurum, söz (sanki az konuşuyor gibi bu da amaaan). Bir daha görüşüne kadar, kendinize çok iyi bakın! bye bye!











ALINTILAR ♛ 



    Bones beni tuttu. Buna itiraz edecektim ama nasıl itiraz edeceğimi hatırlayamadım.
    "Sen neden bahsediyorsun?"
    "Winston donumun içine girdi, işte bundan bahsediyorum!" diye haykırdım hıçkırıklarımın arasında.
    "Seni pislik zampara hayalet!" diye bağırdı Bones mezarın bulunduğu yere doğru. "Eğer hala işeyebilseydim, gelip mezarına işerdim."

                      (Sayfa 71) 





    "İnan bana dostum, kadınların üstüme çıkmasından asla hoşlanmadım. Sana bir merhaba demek için uğramıştım ama bu şeytan, gözlerime fırlattığı taşlarla beni kör etti. Kıpırdadığım anda kalbime gümüş bir kazık saplamakla beni tehdit etmeden önce de üzerime atılıp kafamı yarmaya çalıştı! Amerika'ya gelmeyeli sadece birkaç yıl oldu; selamlaşma yönteminin bu kadar değiştiğini bilmiyordum!"
    Bones gözlerini devirdi ve adamın omzunu sıvazladı. "Hala hayatta olduğunu sevindim Charles, Cat'in elinde gümüş kazığı olmadığı için şanslısın. Yoksa seni olduğun yere mıhlardı. Birine önce saldırıp sonra kendini tanıtmak gibi bir alışkanlığı var."

                      (Sayfa 268) 





    "Benim her şeyimi elde edene kadar durmayacaksın, değil mi? Vücudumu, kanımı, güvenimi... Ve hala daha fazlasını istiyorsun."
    Neden bahsettiğimi biliyordu ve hemen cevap verdi.
    "Senin en çok kalbini istiyorum. Diğer her şeyden daha fazla. Kesinlikle haklısın, onu elde edene kadar durmayacağım."
    Yanaklarımdan yaşlar akmaya başladı, çünkü artık gerçeği saklayamazdım. Bu kadar uzun süre bunu nasıl içimde tutmuştum bilmiyorum. "O zaten senin. O yüzden durabilirsin."

                       (Cat ve Bones, sayfa 347) 





    "Tüm olanlara rağmen seninle tanıştığıma çok mutluyum, bunu bilmeni istiyorum," dedim. Boğazımda bir şey düğümlendi. "Hayatımın en şanslı günüydü. Eğer seni tanımasaydım, biri tarafından sevilmenin nasıl bir şey olduğunu asla bilmeyecektim. Birinin benim her şeyimi sevmesinin, benim nefret ettiğim yönlerimi bile... Hayatımı boşlukta ve suçluluk duygusuyla geçirecektim. Ama sen bana yeni bir dünya gösterdin Bones. Tüm yaptıkların için sana asla yeterince teşekkür edemeyeceğim ama ölene kadar her gün seni seviyor olacağım."

                         (Cat, sayfa 439) 
 












PUANIM  



    4 YILDIZ:  İlişkimiz böyle güzel devam ediyorken neden bu kadar çabuk bittin ki?









14.8.19

"Çifte Bela - Jeaniene Frost" Kitap Yorumu ♛



    Herkese kocaman bir sss-iii-laaam canlarım. Umarım görüşmeyeli herkes gayet iyidir. Geçip giden bir bayramın ardından toplanan harçlıklar yüksektir, tatile gidenler hemencecik dönmek zorunda kalmamıştır gibi gibi birçok güzel dilek ile açılış konuşmamı yapmak istiyorum. Ben normalim, her şey gayet sıradan yani. Artık büyüdüğüm için adam gibi harçlık verenlerin sayısı çok azaldı. Bu durum beni sinirlendiriyor ama elden ne gelir? Öyle işte, birkaç günün ardından yine buradayım. Aslında canımın içi Gece Prensi serisinin bu muhteşem ikinci kitabının yorumunu daha erken girecektim ama dışarı çıkıp sosyalleşmem gerekti.

kapaklarda neden hep cıbıldak kaslı erkekler var? 
   Evet öncelikle bu yorum serinin ilk kitabından ve biraz da bu kitaptan olmak üzere bolca BOLCA BOLCA spoiler içerecektir. Bunu göze alıp okumanız tavsiye edilir çünkü sonra yazan kişiye carlama, laf atma gibi durumlar olmaması istenmektedir. Arz ederim.



    İlk kitabın sonunda has düşman Mihaly Szilagyi yenilmişti ama dağda çıkan patlamada canımın içi yarim Vlad, Leila'ı korumak için onu aurası ile kaplamıştı. Bu yüzden Leila, Vlad gibi ateşe karşı bağışıklık kazanmıştı ama kendi güçlerini kullanamıyordu. Çifte Bela da tam bu noktada başladı ama Vlad ve Leila'nın arası kötü çünkü Leila hislerini Vlad'a söylediği halde ondan bir geri dönüş olmadı. Bu kısma ayrıca bayıldım çünkü Leila hiç ona karşı olan hislerini saklamadı. Pata pata söyledi her şeyi, işte benim güçlü kızım! Ve Vlad ona karşılık vermeyince yanından ayrılması gayet de iyi bir karardı çünkü VLAD MUHTEŞEM SEKSİ OLAĞANÜSTÜ falan ama ben kız tarafıyım. Kızımı üzmeyeceksin Vlad efendi. (ama sende üzülme dayanamam dayanamam)

    İşte Leile evden ayrılıyor ve Maximus'un önderliğinde Marty'nin yanına sirke gidiyor. Ama o da ne? Yeni bir düşman daha. Tamam düşmanların olması iyi bir şey ama Allah aşkına bir huzur verin de canım çiftim adam gibi bir takılsın, bir mutlu olsun. Her an kötü bir şey olacak diye diken üstünde oturmaktan yoruldum :(

ben vlad'ı böyle hayal etmemiştim be!

    Sirkte neler olduğunu anlatmayacağım ama yazarın ters köşesi sayesinde çok sevdiğim bir karakter öldü sanıyoruz ve ben buna köpek gibi ağladım. Leila bile bu kadar ağlamadı ayol. Çok duygusal bir sahne de yoktu ve neden bu kadar çok ağladım bilmiyorum ama AĞLADIM İŞTE. Duygusalım, ne yapabilirim ayol? BU BENİM SUÇUM MU? Leila ve Maximus sahneleri de çok güzeldi bence, arada Vlad olmasa ikisine 'yürü ya kulum' derdim ama  #TEAMVLAD olduğum için diyemedim. Yine de Maximus'u umarım diğer kitapta da görürüz çünkü çok tatlı ve mutlu olmayı hak ediyor. (çünkü buna ben karar veriyorum ya, hıh)

    Yazarın Leila ve Vlad yüzleşmesini geciktirmemesini sevdim, Vlad'ın hislerini söylediği sahne de ultra güzeldi ve bence tam yerindeydi.  İkisinin arasındaki ilişkiye bayılıyorum ya! Vallahi çok tatlılar, sürekli kötü şeyler olmasa da böyle şirin şirin takılsalar. Tabii Vlad ve şirinlik pek yan yana gelecek bir şey değil ama olsun. Ayrıca, Leila'nın sürekli kan kaybetmesi ve ölecek duruma gelmesini yazar çok iyi bağlamış ve ve ve vampir olma meselesini de uzatmamalarına sevindim. Doya doya birlikte yaşayın işte canım. (ve zindandaki sahneleri neydi öyle? kalp krizi geçiriyordum okurken!)

ay buna da bayıldım! 




    Bu seferki düşmanımızın sebebi biraz yersizdi ama seriyi çok sevdiğim için bunu görmemiş gibi yapacağım. Hem zaten Mihaly pisliğinin ölmediği çok belliydi, o yüzden kitabın sonunda yazarın bunu böyle çok şaşırtıcı bir şeymiş gibi göstermesi komik ama BUNU DA GÖRMEMİŞ GİBİ YAPACAĞIM.






   Üçüncü kitabı sabırsızlıkla bekliyorum, bence vampir türünde yazılmış en İYİ, ENFES, HARİKA serilerden bir tanesi Gece Prensi serisi. Bayılarak okudum ve yazarın Gece Avcısı serisine de başladım. Vakit bulabilirsem onun ilk kitabının yorumunu da girerim. YİNE DE KİMSE BİR VLAD, KİMSE BİR LEİLA DEĞİL. KURBAN OLURUM BEN SİZE. (görüyorsunuz ki buralarda coştum)

    Öhöm. sakinim, pardon. Daha da cıvıtmadan ben gideyim bari. Bir daha görüşünceye kadar, kendinize çok iyi bakın! Adios. ☺









ALINTILAR ♛ 




    "Leila."
    Adımı söyleyiş şekli başımı aniden kaldırmama sebep oldu. Vlad'ın gözleri yine yanık maun rengini almıştı. Artık o gözlerdeki tek yeşillik, irislerini saran doğal halkaydı. 
    "Kimseden saklanma," diyen Vlad, saçımı itip omzumu açtı. "Yalnızca budalalar, hayatta kalanlara yara izlerinden ötürü acır. Ve budalalara asla yaltaklanmamalısın." 

                 (Sayfa 21) 





    Vlad kaşlarını fırtına bulutları gibi çattı. "Bu kadarı yeter. Bana nerede olduğunu söyle." 
    Neredeyse, "South Bend, Indiana," diyecektim, çünkü bunu Vlad'a söylemenin ne zararı olabilirdi? Sonra duraksadım. Rüya Vlad'ı neden tatmin edecektim? 
    "Seni İlgilendirmez'le Siktir Git'in kesişimindeyim." 

                     (Sayfa 98) 





    "Ben de sana dokunmak istemiyorum." 
    Sözleri yüzüme tokat gibi çarptı ama ben cevap vermeden Vlad söze devam etti. 
    "Kimse senin verdiğin hissi vermiyor, o yüzden tenine her dokunuşum bana kaybettiklerimi acımasızca hatırlatıyor. Sana bakmaya bile dayanamıyorum, çünkü kendime hatırlama izni verdiğimden daha güzelsin ve Maximus'u bağladıkları o teli keserken her yerinde senin kokunu aldığımda, onu öldürmeyi hayatımda kimseyi öldürmek istemediğim kadar istedim. Ama sana söz verdiğim için bunu yapamadım." 

                  (Sayfa 143) 





    "Ah, bana ne kadar merhametsiz olduğunu hatırlatmana gerek yok," derken, içimdeki öfke ve acı yüzeye çıktı. 
    "Belli ki gerek var," diye yanıt verdi Vlad. Sonra yüzüme bana kor gibi sıcak gelen elleriyle avuçladı. 
    "Beni sevdiğini iddia ediyorsun ama senin sevdiğin adam aslında yok. O adam çocukken yıllar boyu dayak yediğinde, tecavüze uğradığında hayatta kalamazdı, çünkü yerle bir olmasına engel olan tek şey, salt nefretti. O adam, elindeki tek taktiksel avantaj korku olduğu için, yaklaşan daha büyük bir ordunun içine dehşet salmak adına yirmi bin tutsağı kazığa geçirtmezdi. Ve o adam, aşık olduğu kadınla ilgili ona yalan söylediği için, en yakın arkadaşlarından birini hapse atmazdı. Ben o adam değilim."
    Vlad ellerini indirip geri çekilirken, yüz ifadesi hala korkutucu derecede yoğundu.
    "Anlıyorsun ya, seni sevmemi istemiyorsun. Sen, kendi uydurduğun versiyonumu istiyorsun. Şövalyeyi istiyorsun, oysaki ben ejderhayım ve hep öyle olacağım." 

                          (Sayfa 176-177) 





    "İnan bana, mezara girmek gibi bir niyetim yok."
    Cat'in bana attığı bakış, onun yaşını yanlış tahmin edip etmediğimi düşünmeme yol açtı. Cat'in yakın zamanda ölmeyen olduğunu sanıyordum ama o bakışta, asırların ağırlığı vardı.
    "Bazen istesen de istemesen de mezar seni bulur."

                        (Sayfa 251) 





    "Şeytanın yaptığı en büyük numara, dünyayı aslında var olmadığına inandırmaktı." 

                        (Vlad, sayfa 377) 





    






PUANIM ♛ 



           5 YILDIZ:  Satırlarına aşık oldum! Hadi gidip evlenelim, tatlım!