Bir Kraliçe, istediği kitaplara sahip olmak için çok kötü şeyler yapar...


17.6.16

"Zeplin - Karin Tidbeck" Kitap Yorumu ♛



    Hepinize merhaba arkadaşlar. Saçma okulun saçma son günüydü ve (hah) ben sonunda 10. sınıf oldum. Bu günleri de gördüm ya artık ölsem de gam yemem (gözyaşlarını siler). İnsanın büyüdüğünü hissetmesi tuhaf, bu kadar çabuk büyümek zaten komple tuhaf. Benim bunları yazmam da çok tuhaf aslında, o yüzden buraları geçiyorum ve asıl önemli yere geliyorum. (bu arada umarım herkesin karnesi iyidir, son anda tatlı bir imaj yaratmak için bunu yazmam gerektiğini düşündüm)

    Zeplin ne zaman bitirdiğimi hatırlamadığım ama çok da uzun süre olmadığını tahmin ettiğim bir kitap. Geçen sene sanırım tatilde olması lazım tam hatırlamıyorum, Aylak Kitap bana okumam için göndermişti ama benim tembelliğim yüzünden bu güne kadar aksadı. (elbette onlara da tekrar teşekkürler) Hepsi benim suçum biliyorum ama geçti artık ve BAM! Bende kitabı sonunda okudum. (arka fondan sonunda diyen feryatlar)

*folk tales of the macabre

    Kitabın içinde toplam on üç tane hikaye var, önsöz ve sonsöz de var tabii. Kitaba başlamadan önce hakkında yapılan pek bir yorum görmedim. Sadece bakmış olmak için öyle internette gezerken ismini arattım ama pek bir şey yoktu. Neyse, bende arkada kapakta yazılanlar ve Ursula K. Le Guin'ın kapaktaki övgü dolu cümlesi yüzünden merak ettim ve okumaya başladım falan filan işte. Kitap 152 sayfaydı herhalde, öyle olması lazım ki muhtemelen öyledir. Çok uzun değil yani, bu yüzden erken biter ve eğlenirim diye düşünüyordum ama kitabı bitirmem üç gün falan sürdü sanırım. Elim kitaba bir türlü gitmedi, resmen okumak istemedim. 

BİLEMİYORUM AMA SANIRIM SPOILER OLABİLİR BURASI (MUHTEMELEN ÖYLE, D İ K K A T)  


    İlk olarak gerçekten çok tuhaf bir kitap, daha önce görmediğim ve okumadığım tarzda bir kitap. Mesela bir hikayede üç tane teyze var onların tek görevleri genişlemek. Yağ katmanlarını genişletmek bu yüzden deli gibi yemek yiyorlar. Sonra yeğenleri onların derilerini yüzüp etlerinden bir şeyler falan yapıyordu sanırım, öyle bir şeydi. Tüm hikayeler tuhaf ve tedirgin ediciydi. Beğendiğim yerler oldu elbette ama beğenmediklerim de çok oldu gerçekten. Yazar bunca tuhaflığı çok normal bir şekilde anlatmış, bunun için onu takdir etmek lazım çünkü bir zepline aşık olmayı bu kadar kolay anlatabilecek başka bir yazarın olduğunu pek sanmıyorum. 

    Doğa üstü yaratıklardan da gerçekten çok bahsediyordu. Benim peri dediğim yaratığa yazar başka bir isim vermiş ki bunu açıkladığı bir kısım bile var. (tamam kabul ediyorum orada tüylerim diken diken oldu) Sanırım en beğendiğim hikaye Ove Lindström için Bazı Mektuplar, Herr Cederberg ve Augusta Prima'ydı. Bu ikisini gerçekten çok sevdim bunu kabul ediyorum. (puanın hepsi sadece bu iki hikaye için falan diyormuşum ehe e he he) Tavsiye eder misin diye sorarsanız ne söyleyebilirim pek bilmiyorum o yüzden sessiz kalacağım ve bu yorumu daha fazla uzatmayacağım. 






                                           ALINTILAR 




    "Anne, sen misin?" dedi Bayan Sycorax. 
    "Canım! Merhaba. Bayağı oldu, değil mi?" 
    "Cehenneme iyi bir bağlantı bulmak kolay değil anne." 

               (Arvid Pekon Kim? sayfa 49) 




    "Ben nereden geldim?" diye sordun. "Babam nerede?" 
    "Baban yok," dedim. "Seni ben yaptım." 
    "Herkesin bir babası var." 
    "Herkesin değil." 
    "Beni neden yaptın?" dedin. 
    "Seni sevebileyim diye," dedim. 

                (Norveç Böğürtleni Reçeli, sayfa 95) 




    "Bilmem gerek," dedi Augusta Prima. "Dünyanın doğası nedir?" 
    Cin dişlerinin iki sırasını da göstererek gülümsedi. 
    "Hangisinin?" 

                 (Augusta Prima, sayfa 121) 


 






                                                                 

PUANIM ♛ 


    3 YILDIZ:  Bitirmek için kendimi öldürdüm ama idare edeceğiz artık ne yapalım?



                                                                 



















0 yorum:

Yorum Gönder