Ölümüne sıkıcı ve sıradan geçen bir salı gününden herkese merhaba. Evet, yine ben. Kimse buna şaşırmadı. Aylarca olmadığım o zamanlarda, muhtemelen mart ayında Bekir'i okumuştum. Kitabı karıştırayım da neler olduğunu bir hatırlayayım derken kendimi işaretlediğim yerleri tekrar okurken buldum. Duygu'da da hep böyle oluyor ya! Şöyle bir bakayım diyorum ve BAM! Tekrar okumaya başlıyorum kitabı. Ama çok güzeller yani ne yapabilirim?!
Bekir, Bir Türk Masalı serisinin üçüncü kitabı. Finale doğru yaklaşıyoruz, son kitap Sedat'ın kitabı olması lazım. Ay bir an önce o da çıkar umarım. Öhöm, Bir Türk Masalı serisini çok sevdim ben ya. Hele Duygu ve Sedat! Ay ben ikinizi de yerim ya. Canlarım canlarım.
Serinin üçüncü kitabı isimden de anlaşılacağı üzere Bekir'in gözünden anlatılıyor ve onun geçmişine, Selma ile olan aşkına, Duygu ile nasıl tanıştıklarına ve onu nasıl kurtardıklarına, Sedat ve Ali ile olan ilişkisine, Trabzon'a falan derken bir çok olaya ışık tutuyor. Bekir'in düşüncelerini okumak çok güzeldi. Bu kitap sayesinde onu daha daha çok sevdim ve keşke biraz daha uzun olsaydı diyorum.
Bekir'in geçmişini okumak gerçekten harikaydı. Selma'ya yavaş yavaş aşık olmasına en ön sandalyeden şahit oldum. Selma'nın gıcık babası yüzünden kavuşamamaları beni cidden çok sinirlendirdi çünkü burada kısa bir zamandan bahsetmiyoruz. Yıllardan bahsediyoruz ve Bekir'in bu kadar sabırlı olması ona daha çok saygı duymama ve onu daha çok sevmeme yol açıyor. Selma ile olan ilişkileri çok güzel ve çok içtendi. İkisinin sahnelerini en başından itibaren yüzümde bir gülümseme ile okudum ve ikisi ne yaparsa yapsın hiç kızmadım
Tamam bunlar Damon ve Elena ama siz Bekir ve Selma olarak kabul edin çünkü ÇOK TATLILAR! |
Bu arada Selma'yı Aslı'dan daha çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Neden böyle hissettim bilmiyorum ama Aslı'dan daha çok seviyorum işte ne yaparsın. Neyse, Trabzon sahnelerinin hepsine bayıldım, BAYILDIM! Hacer Ana, Dursun ve Durmuş! Ay özellikle de Dursun ve Durmuş kitaba gerçekten renk kattılar. Her sahnelerini gülerek okudum, kahkaha attığım bile oldu. Askerde oldukları anlar ve Sedat ile tanışmaları da çok güzeldi. YA BU KİTAP KOMPLE GÜZEL!
Bekir ve Sedat arasındaki kardeşliği böyle yakından okumak harika hissettirdi bana. Bekir'in gözünden Sedat'ı okumak, onun Duygu'ya olan aşkına Bekir'in gözünden bakmak gerçekten harikaydı ya. Ali'nin başta Bekir'e olan davranışları da çok normaldi o yüzden ona hiç kızmadım veya ay neden böyle yaptın Ali ya falan demedim. Hah, elbette demedim. ALİ'M NE YAPSA HAKLIDIR!
Bekir'de güldüğüm sahne gerçekten çok vardı ama duygulandığım, ağladığım sahneler de oldu. Hele Duygu'yu buldukları sahne... O kadar güzel yazılmıştı ki ağlamamak için kendimi durdurmaya çalıştım ama yapamadım. O sahneyi okurken tüylerim diken diken oldu ya, fena bir şeydi. Ondan sonra gelen hastane sahnelerinde de öyleydim, hep gözlerim dolu doluydu. Ay aklıma gelmişken lunapark sahnesi kadar güzel bir şey daha var mı acaba?
Tamam tamam siz de Bekir ve Selam olun tamam. |
Duygu'da ve Ali'm de gördüğümüz Bekir'i, onun sabrını ve aşkını kendi ağzından okumak müthişti gerçekten. Bu seride her karakter o kadar özel ki! Durmuş ve Dursun harikaydı. Ali ve Levent desen ikisi zaten müthiş ve bu dördünün de aynı kitapta tekrar bir arada olmaları daha da güzeldi. Sürekli güzeldi, muhteşemdi, harikaydı falan diyorum ama CİDDEN ÖYLEYDİ BE!
Sedat'ın kitabı için gerçekten deliriyorum! Muhteşem olacağına eminim ve bu seriyi cidden hala okumayanlar varsa lütfen gidip alsınlar. MUHTEŞEM BİR KİTAP, MUHTEŞEM BİR SERİ! Geç yorum yaptığım için üzgünüm ama tembel olmak çok zor. Hah, birkaç alıntı bırakıp gidiyorum. Evet. Gittim.
ALINTILAR ♛
Erkan'ın elleri özgürlüğüne kavuştuğunda haliyle ağzındaki bez parçası sandığım çorabı çıkardı. Bir hışımla ayağa kalkıp parmağını sanki küçük çocukları korkuturcasına sallayarak, "Bunu size ödetmezsem bana da Erkan demesinler!" diye yırtınmaya başlayınca etraftaki kuşlar havalandı.
"Tamam ula, sana Mehtap deruk!" dedi Dursun dalga geçer bir sesle.
(Sayfa 25)
Ağzımdan çıkan "Ah ulan ah!" benzeri kelimeler dudaklarımda can bulurken masada oturan üç kişinin delirmişim gibi bana baktığını söylememe gerek yok.
Ali "Aha konuştu." dediğinde Levent, "Ölmek için güzel bir gün" dedi. Ali "Ulan Levent sen şair olmalıymışsın," diye sırttı.
"Ya gerçekten Ali! Ne bok olacağıma bir karar veremedim," derken bunlar kendi aralarında muhabbete girmişlerdi.
O sırada Sedat "Bekir nasıl dayanıyorsun?" diye sorduğunda efkarı kara gözlerini esir almış gibi bir hal içerisindeydi. Cevabımı merak ederken, cevabın içinde kendini bulacakmış gibiydi.
"Neye?" diye sordum her zamanki geçiştirme senfonisini dinlercesine.
"O sana aşık, sen ona... o çaresiz, sen daha çaresiz. Bir o kadar yakınsın, bir o kadar uzak. Ben dayanamazdım. Beni sevdiğini bilseydim dayanamazdım." dedi ve bardaktan hıncını çıkarırcasına bardağı kafasına dikip yeniden doldurdu.
(Sayfa 207)
Ali gözü biraz bende biraz Duygu'da odaya girdiğinde "Bu kız gördüğüm resimden bile güzel," dedi hüzünlü ama kısık bir sesle.
"Evet, güzel ve bir o kadar kadersiz."
"Bundan sonra kaderini biz yazarız be abi! Kadere bırakmayız onu." dedi Ali elleri yumruk olmuş bir sinirle.
"O ne isterse o oluruz. Sen kardeşi olursun, ben abisi olurum!"
"Hop hop... bu ağırlığınla senden abi falan olmaz söyleyeyim. Ben abi olurum."
"Peki Ali, benden ne olur?"
"Senden baba olur, baba!" dedi sırıtarak.
"Duygu isterse babası da olurum abisi de... yeter ki o iyi olsun."
(Sayfa 274-275)
Selma'nın dediği çok doğruydu. Onsuz da sevebiliyordum onu... O olsun olmasın sevebiliyor, aşkını öyle de böyle de yaşıyordum...
Neye alışmıyordu ki insan? Ölen alışmasaydı yattığı yere gelmez miydi geri?
(Sayfa 320)
"Selmam..." diye ona usulca sokulup yanaklarını avuçlarımın arasına aldım. Sadece ben yanmıyormuşum onu anladım.
"Üzme artık beni... Ben seni çok sevdim." diyerek bana sarıldı.
"Benim kadar sevemezsin." dedim mırıltıyla. Son itirafımdı bu.
(Sayfa 432)
0 yorum:
Yorum Gönder