Aylar sonra yeniden merhaba millet! Yokluğumu fark eden oldu mu bilmiyorum ama ben buraya yazmayı çok özledim (YALAN). Peki neden aylarca yoktum? Neden bir tanecik bile yorum girmedim? (işte burası mazeretlerimi sıraladığım yer) Öhöm, çünkü arkadaşlar şey, çünkü okul vardı ve öhöm bende sınavlar ödevler projeler falan çok meşguldüm. Ciddiyim (değil) bu dönem önceki dönemden daha yorucu ve berbattı. Bittiğine seviniyorum. SONUNDA!
Üç aydan fazla bir süredir ortalıkta yoktum ve bu süre içinde sadece on kitap okuyabildim. Yani not aldığım defterim öyle diyor, umarım yalan söylüyordur. RESMEN ON TANE! Formum dan düştüm, kendime gelemedim. Lise bana hiç iyi gelmedi arkadaşlar. Liseye gitmeyin. Kötü lise. Teknik olarak dersler ile ilgili çok bir sıkıntım olmadı ama ortam, yeni arkadaşlar, değişen fikirler falan çok yordu beni ya. Niye böyle oldum ki. Hay Allah.
Bu pek iyi olmadı ama OLSUN! |
Ali'm, Bir Türk Masalı serisinin ikinci kitabı. İlk kitap Duygu'ydu. Onun yorumunu çok aşağılarda bulabilirsiniz. Ben ilk kitabı çok çok çok beğenmiştim, Ali'm için de aynısı oldu. İlk kitap da olan karakterler burada da vardı. Ali, Sedat, Duygu, Aslı, Bekir, Selma falan derken herkesi gördük resmen. Hatta ilk kitap da görmediğimiz bir Hüsnü Babamız bile vardı.
Kitap bize Ali'nin hayatı için ışık tuttu gerçekten. Onun Sedat ile tanışmasını okuduk, çocukluğunun nasıl geçtiğini gördük. Ya Sedat ile tanışmaları HARİKAYDI! Sonra annesi ile olan sahneler de çok güzeldi ya. Ben duygusal bir salyangoz olduğum için o sahnelerde gözlerim doldu, bunu inkar etmiyorum. Ay ağlamış bile olabilirim, çok uzun zaman oldu. Yaşlılık işte hatırlamıyorum bazen.
Kitap da Duygu'da olmayan bir çok sahne vardı ki bu benim aşırı hoşuma gitti. Zaten geçmiş olarak bir Ali'nin çocukluğunu, Sedat ile tanışmalarını, Sedat'ın yanında kalmasını falan okuduk sanırım. Duygu ile nasıl tanıştıklarını falan göremedik burada. (spoiler; Bekir de göreceğiz, ay hatta ben gördüm bile) Zaten kitap kısa zamanda Aslı ile tanışmalarına geldi. 100. sayfalarda falan çoktan tanışmış olmaları lazım. Emin olamadım ama tanıştılar işte.
Ali ve Aslı'nın tanışması Harem'de Ali'nin Aslı'yı kurtarması ile oluyor. Neyden veya kimden kurtardığını söylemeyeyim artık. (Bundan sonraki cümle az miktarda da olsa spoiler yani dikkat edin bence) Neyse işte bunlar böylece tanışıyorlar falan derken Aslı İstanbul'un eski kabadayılarının birinin kızı çıkıyor. İşler karışıyor, Ali ve Aslı zorla evleniyorlar. Ya bu ikisinin ilişkisi nefret ve aşkın arasında kolbastı oynuyor resmen. Bazı sahneleri okurken (daha çok Ali'nin Aslı'yı kırdığı sahneleri ve ikisinin de çenelerini tutamadıkları sahnelerde) alnımdan ter aktı, ben burada sinir oldum stres oldum saçımda iki beyaz çıkardım ama hepsi çok güzeldi ya!
Ali ve Aslı gerçekten gerçekten çok tatlılardı ama şimdi yalan söylemeyim ben gözlerim hep Duygu ve Sedat'ı aradı. Sonra da kendime bak diğerleri de çok tatlı ve bu Ali'nin kitabı. Silkinip kendine gel, onları da sev gibi bir konuşma yaptım. İşe yaradı sanırım çünkü sonunda o ikisine kendimi verebildim. Ali ve Aslı'nın atışmaları güzeldi ama Ali'nin tam bir kütük olması ve Aslı'nın da erkek gibi davranması biraz sinirlerimi bozdu (ÇOK BOZDU! ÖZELLİKLE DE ALİ, YA SEN HAYVAN MISIN KARŞINDA BİR KADIN VAR! bak yine sinirlendim, hıh derin nefes).
Resmen Ali Aslı'yı kırdıkça ben. |
Ali cidden beni çok sinirlendi ama ona olan sinirim otuz saniyeyi geçemedi maalesef. Okuyanlar bilir Ali'ye uzun süre kızgın kalmak mümkün değil çünkü kendisi böyle muhteşemliğin beden bulmuş hali gibi bir şey. Omzuna falan bir süre vurduktan sonra onu öpmek istiyorsunuz yani. Ya şu adam yüzünden neler diyorum! Ulan Ali ulan Ali! (sado styla)
Ali'm genel olarak çok çok güzel bir kitaptı gerçekten. Ben Duygu kadar sevmem diyordum ama Işıl Abla'nın kalemi gerçekten çok güzel. Ali ve Aslı da benim ilk kitap da çok ilgimi çeken bir çift değildi ama onları da çok sevdim. Öhöm öhöm Ali'mi zaten seviyordum ben. Canım Ali'm. Onun düşüncelerini okumak, yavaş yavaş Aslı'ya aşık olmasına şahitlik etmek çok güzeldi ya!
ALİ ALİ ALİ ALİ ALİ YAAA! |
ALINTILAR ♛
Bizim Çirkin "Ali'm" dedi benim durmam için. Haliyle durdum. O isterdi ve akan sular dururdu. Ben ona hiç kıyamazdım, bir de "Ali'm" dedi mi dünyayı verirdim bizim öksüz için. İçimden sabır çekerek Sedat'a döndüm. "Abi siz Beykoz'da değil miydiniz? Ne işiniz var burada?"
Suç bastırmanın en iyi yolu soru sormaktır. Sedat, Duygu'yla takıla takıla laf ebesi olmuştu yeminle. Kulağıma küpe olsun, üzüm üzüme baka baka kararır.
"Bir de hesap istiyor ağaya bak! Üstü kalsın Ali!" diye kükredi. Lan ben bu Sedat'ı yıllardır niye çekiyordum bir hatırlasam iyi olacaktı. Aslı'nın yanında çocuk gibi azarlanınca madara olduk tabii.
Duygu "Sedat tamam! Yeter..." dedi. Sakinleştirici bir o kadar uysal sesiyle ara buluculuk moduna girmesi iyi oldu. Bizim Sado namı diğer "Aşık Sedat" sakinledi.
(Sayfa 73-74)
"Abi söyleyeceğin bir şey var mı bizim çocuklara, olmadı ararım seni," dedim sohbetin arasında.
"Ali hayırdır, nereye?" dedi Bekir ama daha ben cevaplamadan Duygu ters ters bakarak "Ali'm bir gece de evde otur" diye söylenmeye başladı. Ben de malzeme gıcır gıcır yepyeni, kullanmak lazım. Alayla "Söyle kocişine işleri üzerimden alsın o zaman rahat rahat evimde otururum." dedim. Duygu'nun dikkatini dağıtmak bu kadar kolaydı.
"Ay o benim kocişim değil ki!" dedi Duygu. Ben Sedat'ın gürlemesini beklerken bizim light Sedat "Ben onun her şeyiyim" dediğinde ben ellerimi yukarı kaldırıp "Pes!" demekle meşguldüm. Bükemediğin eli öpeceksin ağa!
(Sayfa 187)
Gülüşüm yavaşça onun güzelliğinde yitip gitti. "Allahım onu benim yarim eyle!" diye sessiz bir dua gönderdim. Bana mı böyle güzel görünüyordu bilmiyorum ama mavilere bürünmüş kıyafetiyle karın içinde kanatları eksik bir meleği andırıyordu.
(Ali, sayfa 271)
"Senin adın bundan sonra benim adımın yanında yer alacak, senin nefesin benim nefesimle duyulacak. Bundan sonra her şeyim sen olmakla her şeyin ben olacağım anlaşıldı mı?" dediğimde ince belinden tutmuş dudaklarını bulmak üzereydim. Aslı dudaklarını uzatırken "Çok karışık bir daha anlat!" dedi ve kıkırdaması dudaklarımda kayboldu.
(Sayfa 294)
"Abi burayı nereden buldun? Valla yerde var kalalım."
"Yatakları berbat Ali buranın..." dedi Sedat ama sonra sustu. Bekir, Levent, Kaan'la birlikte Sedat'a baktık ve bir-iki saniye geçmeden kahkahayı patlattık.
"Gülmeyin lan! Sıkarım kafanıza! İt sürüsü!"
"Abi valla Duygu da banyosuna bir kişi zor sığar dedi. Ne işiniz vardı koca ev dururken." dedi Bekir ve biz daha çok gülmeye başladık. Sedat "Ulan Laz kafalı Bekir! O ara senin Selma hamileydi nefes aldırmıyordu. Duygu'da Duygu! Yalnız mı kalabildik?"
"Aldırmaz valla!" dedi Bekir ve kızların olduğu tarafa baktı. Ben de kendi hatunuma baktım. Üçü de mücevher gibiydiler. Selma dizlerinin üzerine kalkmış Duygu'nun karnını okşuyordu. Benim hatun yerde ayaklarını poposunun altına almış Selim kucağında biberonla bir şeyler içiriyordu. Yanına gitme dürtümü bastırmak zordu. Hem de ne zor.
(Sayfa 394)
0 yorum:
Yorum Gönder