Hepinize çilek kokulu bir merhaba! Kitabımız öyle güzel, öyle özel ki, bende ona uygun bir merhaba ile başlamak istedim. Çilek kokulu kitabımızı Wattpad diyarından okumuş ve aşık olmuştum zaten. Canımın içi Burcu Ablam her zaman olduğu gibi harikalar yarattı. Kendisini ve tüm hikayelerini de çok fena seviyorum zaten. Kitabımın imzalı olması da bana ayrı bir keyif veriyor. Hele de onunla sohbet etmiş, fotoğraf çekilmiş olmak! Mutluluğumu kelimelerle anlatamıyorum bile. Birde beni tanıdı yahu! "Sen Facebook'daki Zeynep Dilara mısın?" deyişini hatırladıkça gülümsüyorum zaten. Müthiş güzel bir insan kendisi. Hayranım ona.
Kitap, Mira ve Yağız'ın çilek kokulu aşklarını anlatıyor. İkilinin tanışması çok sevimli zaten. Mira'nın kafesinde, Toz Pembe de tanışıyorlar. Sonraki olaylar, Yağız aşkımın sürekli kafeye gelmesi, ilk öpücük falan hepsi harika sahneler. Daha sonra Yağız'ın içinizi eritecek olan sahneleri, sevgili olmaları falan var. Allah'ım acaba bir gün bana da Yağız gibi birini nasip eder mi? Ya da Sarp. Ya da Demir. Ya da Kuzey, Baran, Hazar, Aslan. Herhangi biri olur, ayrım yapmıyorum. Asla yapmam. Yeter ki biri olsun. Lütfen, lütfen ne oluur.
Neyse, sakin olmayı çalışıyorum. Sonra işte aceleyle bir hayal yüzünden edilen evlenme teklifi, sevimli balayı anları ve yürek burkan ayrılık sahnesi. Muhtemelen kitabı okumadıysanız neden ayrıldıklarını merak ediyorsunuzdur. Sebebi Yağız aşkımın, canımın, sevgilimin geçmişi. Bence o kadar kötü bir geçmişi yok. Ağa olmak ona çok yakışıyor. Tabii bunun sebebi Yağız'ın kendisine ölüp bittiğim den de olabilir.
Ayyy. Yağız ve Erva olsun bunlar. |
Kitaba dönmek istiyorum. Yağız aşkım gerçekten de bir ağa bu arada, onu da söylemek istiyorum. Kendisi Mardinli, iki büyük aşiretten birinin ağasının oğlu işte. Cümlenin saçmalığını boş verin. Ağa falan ama Mardin den nefret ediyor. Töre olayları ona çok saçma geliyor. Bu yüzden de Mardin ile tüm bağını koparmış. Ta ki, abisi Yakup kaybolana kadar. Kayboluyor, aranıyor, bulanamıyor. Bu yüzden de iki aile arasında olan anlaşmanın bozulmaması için Yağızın yengesi ile evlenmesi gerekiyor. Anlaşmanın ne olduğunu söylemek istemiyorum. Okuyup öğrenirsiniz. Daha sonra neler olduğunu, Yağız aşkımın geri Mira'ya nasıl döndüğünü ve neler yaşadığını da söylemeyeceğim. Merak edip, okuyun bu muhteşem kitabı.
Kim yaptı bunu yahu, müthiş olmuş. |
Şu an kitap keşke hiç bitmeseydi diye böğürmek istiyorum. Ciddi ciddi istiyorum bunu. Tek avuntum, serinin devam edecek olması. Sırada Sarp Aras gibi muhteşem bir varlığın olacak olması. Ve diğer kitaplar! Daha okunacak bir sürü Burcu Büyükyıldız kitabı olması muhteşem bir his.
İlhanlı ailesi öyle tatlı ki, bayıla bayıla okudum son bölümleri. Hele de çilek kokulu Mira'mızın hamile halleri aşırı tatlıydı. Yağız aşkımın yaptığı sürprizler, Erim ve Erva sahneleri. Hele en son olan sahne, Mardin'e gidiş. Ya aşırı güzeldi ya! Bitti diye ağlayacağım şimdi. Bir Günah Gibi çabucak çıksa da, onu da yalayıp yutsam hemen. Fırlatın Sarp Aras'ımı bana, fırlatın.
ALINTILAR ♛
Ve kalbi... Kalbi neden böyleydi? Böyle, sanki... Sanki birisi ellerinin arasında sıkıştırıyor gibi... Lanet olsun! Yağız'ın kaybettiği sadece aklı değil miydi? Bu aptal kalbine neler oluyordu?
(Sayfa, 44)
"Onun gözünden akan yaşların nedeni olursam, bunu isteyerek yapmadığımı ve onun akıttığı her damla da azar azar öldüğümü bil."
(Yağız, sayfa 99)
Delilikti bu. Bir kadını bu kadar çok, kendinden vazgeçercesine sevmek katıksız bir delilikten başka bir şey olamazdı. Ama önemli de değildi. Onu sevmek uğruna her şeyden vazgeçebilirdi. Kendini unutabilir, geri dönüşü olmayan yollara girebilir, kor alevler üzerinde yalın ayak yürüyebilirdi.
(Sayfa 140)
Mira küçük oğlunun tombul bedenini kucağına aldı ve ayağa kalkmaya hazırlandı. Amacı ona yeni bir mama hazırlamakken, oğlunun göğüslerine giden elleri, çenesini emmeye başlayan dudakları mamadan başka şeyler istediğinin habercisiydi.
"Mama istemiyor sanırım." diyebildi Mira nihayetinde ve yatağa tekrar oturdu.
"Ne istiyor?"
Yağız Mira'nın ne demek istediğini anlamamıştı ki, oğlunun ellerinin dokunduğu yeri gördü.
"Bak sen yumurcağa? Edepsiz tabii ağzının tadını biliyor."
(Yağız ve Mira, sayfa 224)
"Onu ilk öptüğümde kaçmıştım. Bu olmamalı deyip kaçıp gitmiştim."
Sidar duyduklarının etkisiyle sersemledi. "Ben..."
"Sen ne?" diye sordu Yağız duyacaklarını tahmin etse de...
"Ben de buna benzer bir şey yapmış olabilirim."
"Ah! Bir aptal daha... Bizim oraların havasından suyundan herhalde bu."
(Yağız ve Sidar, sayfa 367)
"O beni öptükten hemen sonra... Gitmemi söyledi. İlk öpücük... Önemli ve özeldir ya hani... Benimkinin hemen ardından gitmem istendi. Ben ne düşüneceğimi bilmiyorum Mira. Tüm o aşklar ilgili söylediklerim, düşündüklerim önemini yitirdi."
Gözlerini devirdi Mira. "Yok yok. O Mardin'in havasında suyunda kesin bir şey var. Adamlara öpüştükten sonra bir şey oluyor."
(Mira ve Bengi, sayfa 408)
"Hadi şimdi söyle bana canın ne istedi?"
"Şey... Mercimek çorbası... Ama süzme ve bol limonlu..."
"Mercimek çorbası mı?" diye sordu genç adam. Ancak dudaklarını hafifçe ısırmayı ihmal etmemişti. Daha ilginç bir şey isteyeceğini düşünürken mercimek çorbası duymak komik gelmişti Yağız'a.
"Evet Yağız. Çok istedim. Rüyamda seninle bir çorbacıya gitmiştik." Dudaklarını yaladı hafifçe genç kadın. Mercimek çorbasını düşünmek ya da görüntüsünü gözünün önüne getirmek bile yutkunmasına, ağzının sulanmasını neden olmuştu.
"Ama sen dudaklarını öyle yalamaya devam edersen, mercimek çorbasına o kadar kolay kavuşamayabilirsin."
(Yağız ve Mira, sayfa 452)
PUANIM ♛
5 YILDIZ: Satırlarına aşık oldum! Hadi gidip evlenelim, tatlım!
0 yorum:
Yorum Gönder