Seeeeelam c-c-can-larım. Yıllar olmuş gibi buraya yazmayalı ama sadece üç ay olmuş. Bu üç ayda benim okul bitmiş, Ramazan bitmiş, tatil başlamış. Hayatımda bunun haricinde bir değişiklik oldu mu? Yiio olmadı. Zaten bunlar da değişiklik değil ayol, öyle biten ve başlayan şeyler işte. Ablanız 10. sınıfı bitirdi de 11 oluyor, şak şak şak. Yürekten bir alkış da almak istiyorum. Kariyerim için çıkmam gereken 387596 basamak kaldı sadece, dayanmaya çalışıyorum.
Siz neler yaptınız hayatınız nasıl geçiyor bilmiyorum ama herkes için hayat çok güzel ilerliyordur umarım. Benim hayatım ilerlemiyor, kağnı arabası hızında devam ediyor şimdilik ama bir şey diyemiyorum işte. Buna da şükür, e he he. Girmem gereken yorumlar var her zaman, her zaman, HER ZAMAN olduğu gibi. Bu sene hepsini girmeyi istiyorum ama söz veremem çünkü söz versem de keyfim istemezse hiçbir şey yapmıyorum. Burada söz onun, yapma derse bir şeyi kat'iyen yapamıyorum, üzgünüm (yo değilim).
Kraliçenin Pireleri'ni birkaç önce bitirdim, iki gün önce falan. Kitaplığımın derin köşelerine sokmadan önce bir yorum girmek istedim. Bunu istememe bende şaşırdım tamam siz de fazla tepki göstermeyin bi sakin olun. Kitabı iki sene önce (yine bir 2015 yılı, nisan ayında almışım, anılar) Hamamönü'nden aldığımı net hatırlıyorum. Bu zamana kadar neden okumadım bilmiyorum ama o yaşta okusaydım muhtemelen bu kadar iyi anlamazdım. Böyle dediğim için ağır bir kitap olduğunu falan düşünmeyin, hiç değil ama öyle betimlemeler var ki ağzım açık kaldı vallahi okurken.
Kitap da belirli bir konu yok aslında, üç sayfayı geçmeyen bölümler var hep. Yazar kendi düşüncelerini belirtiyor da diyemem bir konu var onu anlatıyor da diyemem yani ne söyleyebileceğimi bilemiyorum, yanlış bir şey de söylemek istemiyorum ama hikayeler var diyebilirim. Kitap edebiyat alanının içine giriyor, yani bir çok sitede öyle geçiyor. İlk sayfalarda ne yazdığını, hangi duyguları hissettirmek istediğini hemen anlayamadım ama okumaya devam ettikçe her kelimesi bana çarptı. Olağanüstü betimlemeleri vardı, tamamen anlamak için durup üzerinde düşünmem gerekti ve bayıldım bayıldım bayıldım. Bazı bölümleri kendime sesli bir şekilde okudum ve yazdığı cümleleri duymak bile o kadar çok hoşuma gitti ki!
Çok çok derin bir kitap gerçekten yani öyle bomboş yazılan tek bir cümle bile yok kitapta. Her cümlede bir şey anlatmak istiyor, bir şey hissettirmek istiyor. Her bölümde olmasa bile en az bir bölümde ya da ne bileyim bir paragrafta veya en azından bir cümlede kendinize dair bir şey buluyorsunuz, hissediyorsunuz. İçimizden bir kitap gibi sanki, sevdiğin ama çok uzun zamandır görüşmediğin bir insanı görürsün ya işte tam da öyle hissediyor insan kitabı okurken. Çok çok çok beğendim ya! Aşık oldum bile diyebilirim, ciddiyim. CİD-Dİ.
Tarık Tufan'ın diğer kitaplarını da alacağım, ne zaman alırım okurum bilmiyorum ama illa alacağım. Senaryosunu yazdığı iki film varmış; Yozgat Blues ve Uzak İhtimal diye onları da izleyeceğim çünkü adam yazıyor yani anlatabiliyor muyum? Yazarken hissettiği şey o kelimeden o cümleden o sayfadan taşıp bana çarpıyor yani, öyle yazıyor adam. Bunu okumazsın da ne okursun, ne okuyabilirsin? Sevgili Tarık Tufancığım, sizi geç buldum ama vallahi bırakmaya hiç niyetim yok artık.
Gerçekten muazzam bir kitap. Fevkaladenin fevkinin de fevkinde bile diyebilirim bu kitap için, öyle çok beğendim. Herkesin yüzüne yapıştırıp oku bunu diye böğürmek istiyorum. Evet, böğürmek istiyorum. BÖĞÜRMEK. İlginç bir kelime aslında bu, anlamı anlaşılmaz bir şekilde yüksek sesle bağırmak olarak geçiyor, ya ağlarcasına ya da öfkeyle bağırmak. Demek ki insan sevinçle böğüremiyormuş ama ben bu kitap için sevinçle böğürmek istiyorum.
NOLUR OKUYUN YA LÜTFEN VALLAHI ASIRI GÜZEL BIR SEY yimin idirim.
Onlarca onlarca alıntı falan yazmak istiyorum şuraya ama kendimi tutacağım. Ay sizde merak edin de gidip alın şu kitabı. ENFES. OLAĞANÜSTÜ. İşte bu kadar, daha fazla ne söyleyeyim yani, bu sıcakta size yalan söylüyor değilim ya canım? Aaa, ne münasebet. Gidiyorum artık, gidiyorum, gittim.
PS: buraya yazmayı özlemişim kız.
ALINTILAR ♛
Bir gün büyük adamlar olacaksınız, baylar ve bayanlar. Okur yazar olacaksınız, kalem sahibi olacaksınız, akademisyen olacaksınız. Majesteleri size danışmanlık teklif edecek, üst düzey yöneticilik vadedecek.
Sizden karşılık olarak, o çırılçıplak ipek yatağında uzanırken, pirelerini kovalarken, aşktan söz etmenizi, erdemden, onurdan, devrimden söz etmenizi isteyecek sahte bakışlarla.
Zihninizin ırzına geçecekler.
Tüketecekler sizi...
(Sayfa 11)
Yağmurlu bir havanın ardından birdenbire önümüze çıkan bir gökkuşağına yetişebilmek için beyhude bir telaşa döndü hayat.
Herkes unutmaktan korkarcasına sayıklıyor hayallerini.
(Sayfa 21)
Şimdi yaşamak, ucuz ekmek kuyruğunda bekleyen bir genç kızın saklamaya çalıştığı yüzüdür.
Şimdi yaşamak, bebeğini terk eden bir kadının göğüslerinden akan hüzündür.
(Sayfa 39-40)
Ölmek hep erken gelir insanlara. Belki acıdan kıvranıp, boğazı patlarcasına bağıran ya da altını gelininin temizlediği ve utancından gözlerini kapayan yaşlı ihtiyar hastalardan başka ölüm hep erkendir. Ölüm hep beklenmedik ve şaşkınlık doludur. Gözyaşı ile gelir bunca sık karşılaşmamıza rağmen. Bunca kol gezmesine rağmen ortalıkta, gözyaşlarıyla girer her eve.
(Sayfa 67)
Yazmak bazen kelimelerin önünde acıdan kıvranmaktır. Önünde gezinen harfler insanın başını çatlatacak bir cümlenin habercisidir. Hangilerini alıp yanyana dizsen bir öfkenin bir acının keskin yüzleri haline dönüşürler. Yazmak, göz göre göre bir ateşin içine atmaktır bedenini. Kalbini avuçlarının içine alıp acıdan kıvranacak kadar kuvvetlice sıkmaktır yazmak.
(Sayfa 149)
PUANIM ♛
5 YILDIZ: Satırlarına aşık oldum! Hadi gidip evlenelim, tatlım!
1 yorum:
İnternette pek bir yorum yok, okunur mu sence?
Yorum Gönder