Selam can şekerlerim. Tekrar ben, yine yine yine ben. Kimse şaşırmıyor biliyorum ama giriş paragrafına bir şeyler yazmam gerek değil mi? Neler yapıyorsunuz, nasılsınız, günde 384 tane tatil snapi atıyor musunuz? Ben standartım, İngilizce üzerinde çalışıyorum, lanet paragraf soruları çözüyorum, iki günde bir dışarı çıkıp sosyalleşmeye çalışıyorum (bu en zoru, agaga) falan filan işte. Anlayacağınız değişik bir şey yok, ben günde 384 snap atmıyorum yani. Bravo bana, şak şak şak.
Halbuki kapağı ne kadar minnoş gözüküyordu. |
Konusundan çok kısacık bahsedeceğim. Yekta her gece başka kızlarla takılan, gününü gün eden, her Wattpad kitabında olan yakışıklı çapkın çocuğumuz. Annesi Elçin onun böyle her gece başka bir kız ile takılmasından çok rahatsız oluyor ve onu hanım hanımcık, cici bir kızla evlendirmek istiyor. Gelininin sahip olması gereken özellikleri de liste yapıyor. Yekta da Caner (kitaba dayanmamı sağlayan tek şey) ve Tamer ile barda otururken Aksen ile tanışıyor. Aksen annesi Elçin'in istediği gelinin tam zıttı. Yekta da annesine bir ders vermek istiyor ve Aksen'e 'annemin gelini olur musun?' diyor işte, Aksen de bazı nedenlerden dolayı kabul ediyor. Kitap böyle başlıyor, sonrası da klişeler durağı.
Kitap ilerledikçe bir sonraki olayın ne olacağını tahmin etmeye başladım ve her karakterin (özellikle de Aksen'in) sürekli bağırıyor olması bir süre sonra sinirimi bozmaya başladı. Yavrucuğum, neden sürekli sürekli sürekli haksız olduğun zaman bile bağırıyorsun? Yekta'ya bu kadar sinir oluyorsun madem neden ona katlanıyorsun? Baya böyle 300 sayfa boyunca falan ona içimden sürekli bu soruyu sordum çünkü sürekli Yekta'ya vuruyor, tokat atıyor, oklava fırlatıyordu. O kadar sinirlerim bozuldu ki gerçekten bir an kitabı yarım bırakacaktım ama DİRENDİM.
Caner'in sahneleri haricinde ne bir sahnede güldüm ne de başka bir mimik yaptım. Öyle poker suratımla kendimi zorlaya zorlaya kitabı bitirdim. Keşke yazar Caner'i ele alsaymış, onun düşünceleri bile çok eğlenceliydi. Tek bir bölüm onun ağından anlatılmıştı ama o bölüme de bayıldım şahsen! Yaptığı espriler de hoştu, hepsine öyle dişlerimi göstere göstere gülmedim tabii ama beğendim işte. Caner daha komikti, tatlıydı. Ben tamamen onu okumayı isterdim. Klişeler dizisi bile olsa keşke hep Caner olsaydı.
Okuduğum halde kitap bitmiyordu ve ben deliriyordum;
Her olayı tahmin etmeseydim ve farklı bir şeyler olsaydı sevebilirdim belki, bilmiyorum. Karakterler eh işte modundaydı, bir Caner bebeğim var işte. Yekta da bazı sahnelerde hoşuma gitti şimdi inkar edemem ama öyle ayılıp bayılmadım. Ha bir de Aksen ona vurduğunda o koca kaslara rağmen canı neden o kadar çok yanıyordu bunu çok merak ediyorum. Küçücük kız ayol, dediğin gibi civciv yani! Niye böyle herkül gibi güçlü bir kız gibi davranıyorsun?
Daha fazla bir şey söylemek istemiyorum, cidden kitabı bile görmek istemiyorum artık. Sevenler vardır elbette, tabii ki de vardır ama onlardan biri değilim. Olanlara saygım sonsuz, siz sevmeye devam edin. İkinci kitabı almayacağım, OKUMAYACAĞIM. Bunu da takasla bir şeyler yapmayı düşünüyorum. Herkesin deli olduğu AGOM için daha farklı ve komik şeyler beklemiştim açıkçası. Hiç beklediğim gibi olmadı, eziyet çektim okurken. Caner'li birkaç alıntı bırakıp kendimi boğmaya gideceğim. Sayonara millet (aa kız bu kelime ne kadar havalı bir şey, şeytan diyor git Japonca öğren de işte şeytan da çok konuşuyor). 👅
ALINTILAR ♛
"Senin anan güzel mi Caner?"
Tamer'in sorusu üzerine Caner, Tamer'in suratına şaşkınca baktı. "Oğlum analarımız aynı ya bizim?"
(Sayfa 124)
Sağlam olan gözüne var gücümle bir yumruk daha geçirdim. "Aksen benim! Duydun mu lan?! Asla senin olmayacak. Benim o!"
Dediğim şey üzerine Caner ne ara cebine soktuğunu anlayamadığım bir Benim'O paketi çıkarttı ve Uçhan'ın suratına sokup yine o iğrenç esprilerinden birini yaptı. "Eti Benim'O... Benim o diyorsam, benim o..."
(Sayfa 285)
"Benim midem bulanıyor ya..."
Caner'in sesiyle Tamer'le ona baktık. Bir şey demeden suratına bakarken, karnını tutarak bana döndü ve "Acaba hamile miyim?" diye sordu birden.
Sinirle oflarken Tamer ise karşımızda bize kıs kıs gülüyordu. Caner elini karnına koymuş kaşları çatık bir şekilde dururken birden bana dönüp, "Yekta! Baba oluyorsun!" diye bağırmasıyla benim de ona, "Geri zekalı!" diye bağırmam bir oldu.
(Sayfa 353)
Tek elini suratının hizasına kaldırıp yumruk yapmış sadece başparmağını kaldırmış mırıldanıyordu. "Başparmağım, başparmağım neredesin?"
Birden arkasında tuttuğu diğer elini çıkartıp tam karşısına getirdi ve o başparmağıyla da, "Buradayım!" diye karşılık verdi. Ve diğer parmağını konuşturdu bu sefer. "Nasılsın efendim?"
"Teşekkür ederim..."
"Parmak kaç," deyip sağ elini arkaya yolladı ve tekrar aynı repliği söyleyip diğer parmağını da arkasına attı. Tam bu sırada benimle göz göze geldi. Ancak ne kadar sinirli bir şekilde bakıyorsam birden suratı korkuyla gerilip, "Sen beni mi gözetliyorsun lan?" diye sordu panikle.
Sorduğu soruyu umursamayıp, "Caner yemin ediyorum senin problemlerin var. Gerçekten problemlerin var," dedim.
(Sayfa 582)
PUANIM ♛
2 YILDIZ: Sevgili yazar, sen bunu yazarken cidden ne düşünüyordun yahu!
0 yorum:
Yorum Gönder