Bir Kraliçe, istediği kitaplara sahip olmak için çok kötü şeyler yapar...


23.1.17

"Kızıl Tepe - Jamie McGuire" Kitap Yorumu ♛



    Selam dünyalı olanlar ya da dünyalılar. Her zaman olduğu gibi anlamsız bir giriş, anlamsız cümle, anlamsız anlamsız anlamsız. Anlamsız tuhaf bir kelime aslında, anlamı yok. Anlamsız demenin anlamı yok mesela. Kafam karıştı ve bu cümleler gittikçe saçma bir hal alıyor. Giriş konuşması yapmaktan nefret ediyorum. AŞIRI. NEFRET. EDİYORUM.

    Ocak ayı benim için hala iyi gidiyor. Biraz önce yılın dokuzuncu kitabını falan bitirdim, o yüzden düşündüm ki ocak ayında okuduğum kitapların yorumlarını ocak ayında girmem en doğrusu olur bu yüzden bende buraya geldim. Hah, nefes almadan okuyun bu cümleyi çünkü ben yazarken nefes almadan bir anda yazdım. Neden hala boş yere konuyu uzatıyorum ki? Bir an önce kitabın yorumuna geçmek istiyorum. Ge-çi-yo-rum.

    Kızıl Tepe bence Jamie McGuire'in okuduğum en iyi kitaplarından biriydi! Okumaya başlamadan önce kitaptan hiçbir şey beklemiyordum. İçinde zombilerin olduğunu bile bilmiyordum, kitap hakkında HİÇBİR ŞEY bilmiyordum. Yorum bile okumamıştım ve bu kadar iyi olacağını hiç tahmin etmezdim. Jamie cidden kendini geliştiriyor, bu çok belli ve onun böyle geliştiğini görmek beni duygulandırıyor. Onun bebek yazarlığını bilirdim, ah ne günlerdi.

    Kitabımızda üç ana karakter var. Ya da üç anlatıcı var demek daha doğru olur, hıh neyse. Kitap da ki en sevdiğim karakter olan Scarlet; iki çocuk annesi ve hemşire. Çocuklarını kendisi tek başına büyütüyor ve İŞTE KADIN YA! diyebileceğiniz bir karakter. Kitap da diğer sevdiğim ama ölümüne Nathan Nathan Nathan diye bağırmayacağım bir karakter olan Nathan; hayatında sadece kızı olan ve onun için yaşayan, takdir edilmesi gereken bir baba. (lanet karısından nefret ettiğimi de şuraya sıkıştırmak istiyorum). Ve son olarak sevmediğim, sürekli kendisine 'sen kimsin be' bakışları attığım bir karakter olan Miranda; erkek arkadaşı ve kız kardeşi ile yapacakları hafta sonu kaçamağı için yola koyulan ve AŞIRI SİNİR BİR KIZIL KAFA olan üniversiteli genç kızımız. Olaylar bu üçünün etrafında dönüyor, başka bir çok karakter var tabii ama biz sırayla bu üçünün düşüncelerini okuyoruz.

    Kitap da ki salgın bir zombi salgını. Bu spoiler değil, o yüzden endişelenmeyin. Salgından sonra bir anda dünya felaket bir yer halini alıyor ve bu üç karakterimizin yolları da bir şekilde Kızıl Tepe'de kesişiyor. Böylece hayatta kalmak için bir arada kalıyorlar falan filan işte. Spoiler vermeden işte size konuyu anlattım.

    Kitabın başında salgına bu kadar çabuk alışmalarına ve hep böyle bir şeyi yaşamayı bekliyor gibi davranmalarına sinir olmuştum ama sonra geçti. Kitap hakkında tek şikayetim buydu sanırım. Ha, bir de Miranda ve saçma 'hanım ağa' tavırları vardı. Kendine güvenen ve güçlü kadınları severim ama bu tip Miranda'da iyi durmamıştı ve ben Miranda isminden nefret ederim. Adı Lily falan olsaydı belki onu sevebilirdim.

BURASI SPOILER, CIDDI SPOILER! 


    Cooper öldüğü zaman çok üzüldüğümü söylemek isterim. Kitap boyunca ölümüne en çok üzüldüğüm karakter oydu. Ve şaşırtıcı derece çok ölüm gerçekleşti. Özellikle de Miranda'nın ölmesi beni çok şaşırttı ama sonra hastalıklı bir şekilde mutlu etti. Bryce gibi ponçik bir delikanlıyı hak etmiyordu ama ikisinin birlikte ölmesi biraz... çok azıcık beni üzdü. Ama sonra hemen geçti. Ha ha. Joey'in ölmesine de biraz üzüldüm. Yazık, gül gibi çocuktu. 

    Ashley ve Skeeter'ın birlikte olması beni çok sevindirdi çünkü ikisi de sevdiğim karakterlerdi ve acı çekmeleri sinirlerimi bozuyordu. Çok tatlı bir çift oldular, canlarım birbirlerine çok yakıştılar. Scarlet ve Nathan için bir şey diyemiyorum zaten, kitabın başından beri o ikisinin yan yana gelmesini bekliyordum. Jamie ümitlerimi boşa çıkarmadı ve ikisini bir araya getirdi. ÇOK ÇOK ÇOK TATLILAR. 

    Bir zombi kitabından bekleyebileceğiniz her şey Kızıl Tepe de vardı ve sanırım benim okuduğum en iyi zombi kitabıydı. (arkadaşlar sanırım ben daha önce hiç zombi kitabı okumadım, ehehe 😎) Konunun işlenişi çok güzeldi, tehlikeli olanın sadece lanet zombiler olmadığına, hala insanların da çok tehlikeli olduğuna bile vurgu yaptı ki ben buna bayıldım! Ha, Zoe zombiler için ne demişti? Ted. Lanet Tedler. 

 PEKALA, SPOILER BITTI, DEVAM! 


    Herkese gönül rahatlığı ile önerebileceğim bir kitap Kızıl Tepe. Vallahi, alıp bir şans verin. Kurgusu olsun karakterleri olsun olayın işlenişi olsun hepsi tam yerindeydi. Tabii bazı pürüzler vardı ama olur o kadar değil mi? Bu arada goodreads den bunun bir seri olduğunu öğrendim. Jamie olayı nasıl devam ettirecek çok merak ediyorum. Zaten son biraz aceleye gelmiş gibiydi, seni küçük Jamie! Deme o sonu bir seri olsun diye öyle yazdın! Devamında neler olacak acaba, bakalım bakalım. İkinci kitabı da bir beş yıl sonra okurum. Hah. 






                                              ALINTILAR ♛



    Salgından önceki zamanlarda beklemek rahatsız ediciydi. Şimdi ölülerin yaşayanların arasında dolaştığı bir zamandaysa beklemek, soyulmanın yarattığı huzursuzluğun, anahtarlarınız ya da nikah yüzüğünüz gibi değerli bir şeyi kaybettiğinizde hissettiğiniz çaresizliğin ve alışveriş merkezinde çocuğunuz gözden kaybolduğunda içinizi kaplayan, insanın başa çıkması mümkün olmayan dehşet duygusunun karışımı hastalıklı bir durumdu. 

                 (Nathan, sayfa 81) 




    "Ev şurada, sokağın hemen yukarısında. Hazır gelmişken bitirelim şu işi." 
    "Çok tanıdık son sözler. Hiç zombi filmi izledin mi? Az önce söylediklerini karakterler yoluna devam ederlerse kötü bir şey olacağının açık sinyali olurdu. Ben kararımı verdim geri dönüyoruz." 

                 (Nathan ve Walter, sayfa 179) 




    Joey içeride epey uzun süre kaldı. Tam içeri girip ne olduğuna bakmamız gerektiğini söyleyecekken kapıda belirdi. 
    "Tamamdır, bir sıkıntı yok." 
    Cooper, "Üstüne kan bulaşmış," dedi. "Yani öncekinden daha fazla." 
    Joey tişörtünü çekip yüzünü sildi ve bırakmadan önce bir saniyeliğine mükemmel karın kasları göründü. "Yani... artık bir sıkıntı yok." 
    "Silah sesi duymadım," dedi Bryce.
    "Bir çatal kullandım."
    Cooper başıyla onayladı, yüzünde etkilendiğini belli eden bir gülümseme belirdi. "Şık hareket."

                 (Sayfa 203) 




    "İyi birine benziyorlar," dedi sadece.
    "Bana da öyle geldi. Ama onları tanımıyorum."
    "Yabancılar mı?"
    "Öyle denebilir."
    "Tanımadığımız kişilerle konuşmamız yasak."
    "Hayır, çocukların tanımadıkları kişilerle konuşması yasak."
    Zoe bana döndü, kaşlarını çatmıştı. "Peki ya tanımadığımız kişiler de çocuksa?"

                  (Sayfa 207) 




    Masaya oturup içimi çektim.
    "Bryce kıllığının üstünde olduğunu söyledi," dedi Zoe sakin bir tavırla.
    Bryce donup kaldı ve tepkimi görmek için bana baktı. Kendi kendine gülen Joey'e şöyle bir baktım.
    "Galiba öyleyim," dedim, yeniden içimi çekerek.
    "Niye?" diye sordu Zoe.
    "Bilmem. Babam öldü. Dünya sona erdi. Bu evde sıkışıp kalmış bir halde, Scarlet'in kızlarının gelmeyeceğini anladığında geçireceği sinir krizlerini bekliyoruz..."
    "Güvendeyiz ve birbirimize sahibiz demek mi istiyorsun?" diye sordu Zoe.
    Ona baktım, tatlı gülümsemesi kendimi aynı anda hem suçlu hissetmeme neden oldu hem de beni neşelendirdi. "Evet, tam onu demek istemiştim."

                (Miranda, sayfa 303) 





    



                                                 PUANIM  


    4 YILDIZ:  İlişkimiz böyle güzel devam ediyorken neden bu kadar çabuk bittin ki?















0 yorum:

Yorum Gönder