Bir Kraliçe, istediği kitaplara sahip olmak için çok kötü şeyler yapar...


10.8.16

"Mucize - R. J. Palacio" Kitap Yorumu ♛



    Merhaba millet. Yirmi beş gündür yoktum ve biliyorum ki siz bunu fark etmediniz. Yazıklar olsun, hah. *tükürük tükürük tükürük* Size son yazımda buralarda olacağım, ha ha sürekli yorum gireceğim tarzında şeyler söylemiştim (sanırım söylemiştim, durun emin olamadım şimdi). Ve sonra gittim çünkü ülkede yaşanan olaylar, benim hiçbir şey yapmak istemeyişim, sürekli haber izlemek ve yemek yemek ile tuvalete gitmek arasında dönen hayatım falan derken buraya bir şeyler yazmayı hiç istemedim işte. Ayrıca haberleri izlemeyi bıraktığım anda dışarı çıkıp gezmek daha cazip bir fikirdi, o yüzden kimse bana neden evde oturup yorum yazmadın demesin. DEMEYİN (demediler).

    Neyse, Mucize benim yine ve yine nisan ayında okuduğum bir kitaptı. Allah'ım şu cümleyi yazmaktan bıktım, usandım böyle yani küçücük kaldım. Hep benim tembelliğim yüzünden bu sıkıntıları çekiyorum ama yaşasın tembel olmak ve yaşasın yorumları yıllar sonra girmek. Öhöm, NEYSE biz konumuza dönelim. 2016 yılı içerisinde okuduğum en güzel kitaplardan biri Mucize idi. Fena güzel şeyler okuyorum bu yıl, okuduğum her şeyin favoriler listeme girmesi aslında çok hoş bir durum değil, o yüzden gidip aşırı anlamsız ve neden yazıldığını anlayamayacağım bir kitap okumam lazım (teknik olarak öyle bir kitap kısa süre önce okudum ve İĞRENÇTİ, yorumu yıllar sonra gelir).


    Mucize'nin konusundan genel olarak bahsedeyim bari. August Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğan, sıra dışı görüntüsüne rağmen son derece normal bir çocuk. Kendisi on yaşında ve küçük yaşına rağmen yirmi sekiz zorlu ameliyat olmuş, yirmi yedi de olabilir aslında ama sayısı pek de önemli değil. Yüzünde doğuştan bir deformasyon olduğu için bunun bir tedavisi yok ve Auggie böyle yaşamak zorunda. Kendisi beşinci sınıfa kadar evde eğitim alıyor ama beşinci sınıfa Beecher Ortaokulunda gitmeye başlıyor. Hikaye de kısmen böyle başlıyor gibi bir şey.

    Ciddi anlamda okuduğum en olağanüstü kitaplardan bir tanesiydi. Yani bazen bilerek ya da bilmeyerek her hangi bir bölgesinde bir sorunu (engeli ya da, ne söylemem gerektiği hakkında emin olamadım) olan insanları diğer insanlardan ayrı tutabiliyoruz ve onlara normal bir insan değilmiş gibi davranabiliyoruz. Bu gerçekten onlar için çok kırıcı bir durum. Ne olursa olsun herkes birer insan ve kimse kimseden gerçekten üstün değil ama ben de dahil herkes bazen bunu unutuyor ve bu gerçekten çok çok fena kırıcı bir şey. Mucize nazik ve şefkatli bir şekilde bunu yüzünüze vuruyor ve bu da kitabı delicesine sevip ona sarılmanız için başlıca bir neden.


    Auggie dünyalar kadar minnoş ve tatlı ve daha da minnoş ve tatlı. Sadece on yaşında olmasına rağmen o kadar şey yaşıyor ve kendisi ile öyle barışık ki! Muhtemelen bu kitaba da Auggie de aşık oldum ve bundan da pek pişman değilim. Onun için bir çok yerde ağladım ve alıntı için kitabı karıştırırken sanırım tekrar ağlayacağım. Bazen çok üzüldüğüm için ağladım kitabı okurken, bazen de kitabın bu kadar güzel oluşuna ağladım çünkü AMAN ALLAH'IM O KADAR GÜZEL Kİ NASIL AĞLAMAM?! Sade ve naif bir anlatımı var yazarın ve bu kitabı daha da mükemmel kılıyor. Yani sadece kitabın içindeki insanların, özellikle de Auggie gibi insanların ne hissettiğini anlamamız için bu kadar sade ve öz yazıldığını düşünüyorum. Sanırım yazarın tek istediği Auggie gibi olan insanları anlamamız ve onlara karşı daha da çok nazik olmamız. Tüm dünyaya karşı daha da çok nazik olmamız. MUCİZE, SEN BENİM DÜNYAMIN ON ALTINCI HARİKASI FALAN OLMALISIN VE ŞUNU DAHA ÖNCE OLMADIĞIM KADAR CİDDİ BİR ŞEKİLDE SÖYLÜYORUM; bu kitap beni cidden daha nazik biri yaptı. Yani ben zaten nazik ve iyi bir insanımdır (bana göre öyleyim, siz de beni böyle bilin ve aksini söyleyenlere lütfen yumruk atın) ama sanki Mucize beni tam bir jöleye çevirmiş gibi hissediyorum. Artık jöle kadar yumuşak ve nazik bir insanım, sonuçta bir jöle kimseye kötü bir şey yapmaz.

    Kitap da sadece Auggie'nin düşüncelerini okumuyoruz bu arada. onun haricinde; Via, Justin, Summer, Jack ve Miranda'nın da düşüncelerini okuyoruz ve yazar bu konuda harika bir iş başarmış. Yani aynı kitap da altı kişinin ağzından bir şeyler okuyoruz ve hepsini de en iyi şekilde anlayıp onlara hak verebiliyoruz. Auggie'ı dışarıdan gören insanların ne hissettiğini ve ona nasıl yaklaştıklarını okuduğum anlarda bazen kan beynime sıçradı çünkü yani ne olursa olsun o on yaşında küçük bir çocuk ve LANET OLSUN NEDEN BU KADAR ÇİRKİN VE KABA OLMAK ZORUNDASINIZ diye bağırmak istedim. Kaba insanları yumruklamak istiyorum, kabalık büyük bir suç ve umarım bu kadar atıp tuttuktan sonra bende laflarımı yutacak kadar iğrenç bir kabalık yapmam. Gerçekten bu dünyanın nazik insanlara ihtiyacı var.

Bu çizimler o kadar tatlı ki jöle kalbime sokmak istiyorum
HEPSİNİ HEPSİNİ HEPSİNİ!
    Şöyle bir düşününce Mucize ile ilgili beğenmediğim veya hoşuma gitmeyen tek bir yer yok, hiçbir şey aklıma gelmiyor ama uzun süre bu kitaba övgüler yazabilirim. Bunu gayet güzel yaparım ama arka arkaya güzel kitaplar okuyup hepsinin yorumunda NE KADAR OLAĞANÜSTÜ BİR KİTAPTI, AŞIK OLDUM demek bir yerden sonra yukarıda da söylediğim gibi sinirimi bozuyor. Ama ben gerçekten çok beğendim ve büyük küçük herkese tavsiye ettiğim ve zorla okutmak istediğim bir kitap. Herkes Auggie'ı tanımalı çünkü o çok güçlü bir küçük adam ve ben ona hayranım. Onun küçük yaşında bu kadar güçlü olmasına hayranım ve aşırı çok seviyorum o yüzden SİZDE OKUYUN SİZDE SİZDE SİZDE.

    Ve her şeyden önce Mucize gerçek hayattan çıkıp gelmiş bir kitap, bu beni daha da çok üzüyor çünkü bir yerlerde bunu yaşayan insanlar var ve bazılarının da Auggie kadar güçlü olmadığına eminim. Sanırım tekrar ağlayacağım. Lütfen, gidin ve hala okumamış olanlar olarak bu kitabı okuyun. Sonra da daha nazik bir insan olmak için çabalayın ve biraz da ağlayın çünkü Mucize sizin de okuduğunuz en olağanüstü kitaplardan biri olacak.








                                              ALINTILAR ♛



    Neden bilmiyorum ama bir anda ağlamaya başladım. 
    Annem kitabı bırakıp beni kollarıyla sardı. Ağlamama şaşırmamış görünüyordu. "Bir şey yok," diye fısıldadı kulağıma. "Her şey yoluna girecek." 
    Burnumu çekerken, "Üzgünüm," dedim. 
    "Şişşt," dedi elinin tersiyle göz yaşlarımı silerken. "Üzgün olman için hiçbir sebep yok..." 
    "Neden bu kadar çirkin olmak zorundayım, anneciğim?" diye fısıldadım. 
    "Hayır bebeğim, öyle değilsin..." 
    "Öyle olduğumu biliyorum."
    Yüzümü öpücüklere boğdu. Suratımın çok aşağısında kalan gözlerimi öptü. İçeri çökmüş gibi görünen yanaklarımı öptü. Kaplumbağa ağzımı öptü. 
     Bana moral vermek için güzel şeyler söyledi ama sözleri yüzümü değiştiremiyordu. 

               (Sayfa 70) 




    Başımızı sallayıp kitaplarımıza eğildik. Ardından Jack, "Hep böyle mi görüneceksin, August? Yani, estetik ameliyat falan olamaz mısın?" diye fısıldadı.
    Gülümseyip yüzümü işaret ettim. "Efendim? Bu estetik ameliyat olmuş halim!"
    Jack elini alnına vurdu ve deli gibi gülmeye başladı.
    "Dostum, doktoruna dava açmalısın!" dedi kıkırtılarının arasında.
    Bu sefer öyle bir koptuk ki Bay Roche gelip yanımızdaki çocuklarla yerimizi değiştirdikten sonra bile gülmeye devam ettik.

               (Sayfa 74) 




    "Aslında anneme katılıyorum," dedi. "Bence de çıkmak için fazla küçüğüz. Yani bu acelenin nedenini anlayamıyorum."
    "Evet, katılıyorum," dedi August. "Aslında kollarıma atılan tüm o hatunları düşünürsek, bu biraz üzücü bir durum."
    Bunu öyle komik bir şekilde söylemişti ki içtiğim sütü burnumdan püskürterek güldüm ve bu da gülmekten katılmamıza neden oldu.

                (August, Jack ve Summer, sayfa 196) 




    "Anne, Papatya artık anneannemin yanında mı?"
    "Sanırım."
    "Cennetteler mi?"
    "Evet."
    "İnsanlar cennete gittiklerinde aynı mı görünürler?"
    "Bilmiyorum. Sanmıyorum."
    "O zaman birbirlerini nasıl tanıyorlar?"
    "Bilemiyorum, tatlım." Sesi yorgun çıkıyordu. "Sadece hissediyorlardır. Sevmek için gözlerine ihtiyacın yok, değil mi? Sadece içinde hissedersin. Cennette de öyle. Sevdiğini hissedersin ve kimse sevdiklerini unutmaz."
 
                   (Sayfa 246) 




    "Dur bir dakika, işitme cihazın düşmüş!" dedi Jack.
    "Ne!" diye bağırdım kulaklarıma dokunarak. İşitme cihazım kesinlikle yoktu. Demek bu yüzden su altında gibi hissediyordum! "Ah, hayır!" dedim ve kendimi daha fazla tutamadım. Yaşanan her şey üst üste geldi ve kendimi engelleyemeyip ağlamaya başladım. Hüngür hüngür ağlıyordum; annemin "iki göz iki çeşme" diyeceği türden. O kadar utanmıştım ki kolumla yüzümü kapadım ama göz yaşlarıma engel olamıyordum.
    Gerçi çocuklar bana karşı çok nazikti. Sırtımı sıvazladılar.
    "İyisin dostum. Sorun yok," dediler.
    "Biliyor musun, sen çok cesur bir küçük adamsın," dedi Amos kolunu omuzuma atarak. Ben ağlamayı sürdürürken tıpkı babam gibi kollarını bana sardı ve ağlamama izin verdi.

                   (Sayfa 289) 




    "Baba, o başlığı çok seviyordum! Benim için anlamı büyüktü! Kaybolduğunda felaket üzülmüştüm, hatırlamıyor musun?"
    "Tabii ki hatırlıyorum, Auggie!" dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Ah, Auggie, kızma. Özür dilerim. Sadece o şeyi kafana geçirmene artık dayanamıyordum, anlıyor musun? Senin için iyi olduğunu düşünmüyordum." Gözlerimin içine bakmaya çalışıyordu ama ona bakmadım.
    "Haydi ama Auggie, lütfen anlamaya çalış," diye devam etti, "çenemi alttan tutup yüzümü kendine doğru kaldırarak. "O başlığı sürekli takıyordun. Ve gerçek şu ki, yüzünü görmeyi özlüyordum, Auggie. Senin ondan her zaman hoşlanmadığını biliyorum ama benim sevdiğimi anlamak zorundasın. Yüzünü her şeyiyle ve tüm kalbimle seviyorum. Ve onu sürekli kapaman bir anlamda kalbimi kırıyordu."

                   (Sayfa 310) 




    





 
                                                                   

PUANIM ♛ 



           5 YILDIZ:  Satırlarına aşık oldum! Hadi gidip evlenelim, tatlım! 
















 

0 yorum:

Yorum Gönder