Bir Kraliçe, istediği kitaplara sahip olmak için çok kötü şeyler yapar...


17.1.16

"Kaçınılmaz - Amy A. Bartol" Kitap Yorumu ♛



    Herkese yorgun, sıkkın ve bunalmış bir merhaba arkadaşlar! Önceki yorumumda iki hafta burada olamayacağımı, sınav haftam olduğunu söylemiştim. Matematik hariç tüm sınavlarım bitti evet, biz sınıf olarak Matematik den kaldığımız için pazartesi günü ilk sınavın tekrarını yapacağız. Lanet olsun ya, bıktım yemin ederim. Ne kadar sinir bozucu bir şey ya şu Matematik? İçinde artık sayılar bile yok, dersi sevmem için bir neden de yok. (ağlamaklı yüz ifadem, acıyın bana) Ders çalışmaya başlamadan önce Kaçınılmaz'ın yorumunu girmek istedim. Kendisini dün bitirdim, sınav haftama denk geldi bu yüzden okumam gerçekten çok uzun sürdü. Kaç gündür elime bile alamamıştım, bir hafta önce başlamıştım 200 lere gelip bırakmıştım falan anca bitti yani.

    Kaçınılmaz, bana Hülya Abla'nın okumam için gönderdiği kitaplardan bir tanesiydi. Ona karşı da baya mahcup durumdayım aslında, okumadığım beş kitap kaldı ama ben tatilde hepsini okuyup geri göndereceğim, evet sonunda yapacağım bunu. Kendisine tekrar tekrar teşekkür ediyorum, bana gönderdiği tüm kitaplar harika gerçekten, Kaçınılmaz da öyle. Yorumuna geçeceğim ama muhtemelen spoiler veririm. Yani kesin vereceğim. Uyarımı yapayım bu yüzden.

SPOILER UYARISI VARDIR! RAHATSIZ OLACAKLAR OKUMASIN, BAYA BÜYÜK SPOILER YANİ! SONRA BANA ATAR YAPIYORSUNUZ! -.- 



Orijinal kapaklar daha hoşmuş.
Kaçınılmaz bir melek kitabıydı, sizin de kapağından hemen anlayacağınız üzere. Esas kızımız Evie Claremont üniversiteye başlıyor ve gördüğü korkunç kabusların biteceğini umuyor ama elbette ki bitmiyor. Crestwood Üniversitene burslu olarak kabul ediliyor, orada tek ailesi olan Jim dayısı da var falan filan. Olaylar bu şekilde başlıyor yani. Evie kızımızın hayatı hep bir mantık çerçevesinde ilerliyor ta ki muhteşem, olağanüstü Reed Wellington ile tanışana kadar. Konu sizin de gördüğünüz gibi normal bir melek kitabı konusu. Reed başlarda elbette ki Evie den nefret ediyor, ona hayatındaki en kötü şeymiş gibi davranıyor ama aralarında bir çekim var. Kıza çok kötü davranıyor ama başı belaya girdiğinde hemen yardımına koşuyor ve sakladığı gizemli bir sır var. 


    Herkes o sırrın ne olduğunu anlamıştır herhalde. Kitap bana Providence Üçlemesini hatırlattı, o seri de bir melek serisiydi ve ben çok sevmiştim. Nina dan nefret etmiştim, ki burada da Evie den nefret ettim ama şimdi görüyorum ki Nina ondan daha iyiymiş. Bu kitapta da bir aşk üçgeni vardı. Reed, Evie ve Russell. YANİ KIZIM SANA İNANAMIYORUM, REED GİBİ MÜKEMMEL BİR YARATIK YANINDAYKEN NASIL OLUR DA RUSSELL'I YAKIŞIKLI VE ÇEKİCİ BULURSUN? 

    Neyse, sakinim. Huh evet, Reed aşkımın sakladığı sır elbette ki kendisinin bir Güç meleği olması ve Evie'nin de bir Serafim olması. Serafim olması falan kanatları çıkınca belli oluyor tabii. Zaten kitap da herkes bir melek, herkes bir olağanüstü. Tamam Reed kusursuz olmayı hak ediyor ama Evie?! Ya niye herkes o kıza aşık oluyor arkadaş? Bir insan aman yaratık niye bu kadar kusursuz olur? Kıskandığım için değil, başlarda bu gayet hoştu. Eğer yazar iyi yazabilirse aşk üçgeni bile tatlı oluyor ama Evie'nin karşısına çıkan her erkeği hoş bulması beni sinirlendirdi. Russell için sürekli endişelenmesi de sinir bozucuydu. Evie ile ilgili her şey sinirlerimi bozdu!

    Serinin ilk kitabı olduğu için genel olarak pek bir olay olmadı aslında. Son bölümlerde hafif bir heyecan geldi, o bölümler hoştu. Ayrıca ben, Freddie denilen sümsük mahlukatın bir işler peşinde olduğunu en başından anlamıştım. Reed'in evini ziyarete gelmemesi bile başlı başına kocaman bir ipucuydu! Kızlar bile geldi ve Zee ile oturdular yani. Her şey o sahneden belliydi benim için. Son sahnelerde çok şaşırmadım yani.

    Reed aşkımı ve Zephyr şekerimi çok sevdim bu arada. Zephyr'i serinin diğer kitaplarında daha çok görmek istiyorum. Espri anlayışına bayıldım ve kendisini çok cool buldum. Kitap da herkesin Evie'ye aşık olması dışında sinirimi bozan bir diğer şey ise son sahnede Russell'ın Serafim olmasıydı. Ya çok gereksizdi?! Zaten ruh eşi gibi bir saçmalık var, Russell neden ölmüyor da melek oluyor?! Okuduktan sonra kısa süreli bir delirme yaşadım. Ah Reed, ah aşkım benim! Ay ne büyük acılar bunlar, ay ne büyük rezillikler bunlar. Ne tarafa bayılsam acaba.

    İkinci kitabı merak ediyorum aslında, bir kaç yorum okudum ve öğrendim ki bizim aşk üçgeni aşk beşgeni falan oluyormuş. Yazar nasıl bir şey planlıyor bilmiyorum ama ben Evie'yi öldürmek istiyorum. Evie olmasa kitaba tam puan bile verebilirdim! Genel olarak güzeldi yani, (evie hariç elbette) yazarın dili akıcıydı ve kolay okunuyordu. Aşk üçgenleri yüzünden sinir krizi geçirmeyen herkese gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim.

    Yorumu burada kesiyorum ve ders çalışmaya gidiyorum. Herkese mutlu pazarlar diliyorum, umarım sizler benim gibi ders çalışmayacak ve rahat rahat tembellik yapabilecek sinizdir. Pis şanslı utanmazlar! Yakında görüşmek üzere, pazartesi ve salı gününü atlatıp yeni bir yorum ile dönmeyi planlıyorum! Ayrıca 10. Ankara Kitap Fuarına da gittim, bir kaç bir şey de aldım. Belki onun için ayrı bir yazı yazarım. Gittim ben!






                                                   ALINTILAR ♛ 



    "Bu kutuyu nereye koymamı istersin?" diye sordu dayım. Hızla nefes alıp veriyor ve kapı aralığında sallanıyordu. 
    "İçinde ne var?" 
    İnleyip, "Ağırlığına bakarsak, eski erkek arkadaşının ceset parçaları ya da kitaplar..." dedi. Kutunun ön tarafını duvara dayadı, düşürmemeye çabalıyordu. 
    "Ah, kitaplar o zaman. Bütün eski erkek arkadaşlarım evdeki arka bahçede gömülü. Bu akşam geri döndüğünde güzel rüyalar görmen dileğiyle!" 

             (Evie ve Jim Dayı, sayfa 13) 




    Sormadan önce uzun bir nefes verdim. "Sen benim bir balık olmadığımı biliyorsun ve ben de senin bir balık olmadığını biliyorum. Peki, şimdi biz neyiz?" 
    Reed sandalyesinden kalkıp masaya eğildi, aynısını yapmamı işaret etti. Fısıldarken yanağı yumuşakça benimkine değdi. "Biz tamamen mahvolmuş durumdayız." 

             (Reed ve Evie, sayfa 62) 




    Hasta mı diye anlamak için kontrole başladım. İyi gibi görünüyordu ama vücut ısısı normal değildi. Yanına kayıp bileğimin iç tarafını alnına dayayınca, istemsiz olarak güldü. Gözlerini açıp bileğimi alnından çekti. Bileğimi dudaklarına götürüp nazikçe öptüğünde şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Sonra aşağı indirip elimi eline aldı. 
    "Ben iyiyim ve sen de öylesin," dedi diğer eliyle dizimi göstererek, ona yaklaşmak için bükmüştüm. 
    Dizimi boş verip, "Ama ateş gibisin..." dedim. 
    "Teşekkürler," dedi kışkırtıcı bir şekilde. 

             (Reed ve Evie, sayfa 109) 




    "Ee, plan nedir?" diye sordum. Markete bakarken ağzım kurumuştu. 
    "İçeri girip bir şeyler oluyor mu diye bakacağız." 
    Alaycı bir şekilde, "Planın bu mudur yani?" diyerek ona baktım. 
    "Evet." Marketin önünden gözlerini ayırmamıştı. 
    "Kayda geçmesi açısından, bu planın berbat olduğunu söyleyebilir miyim?" 
    "Neden kötü bir plan olsun ki?" 
    "Biraz keşif yapmamız, yerin düzenini anlamamız, tüm çıkışları tespit etmemiz, biraz silah depolamamız ve zırh giymemiz gerektiğini düşünmüyor musun?" diye sordum marketin önünü ölçüp biçerken. 
    İnce ince alay ederek, "Sopan var ama, değil mi?" diye sordu. 

             (Reed ve Evie, sayfa 162-163) 








                                                     PUANIM ♛ 


    4 YILDIZ:  İlişkimiz böyle güzel devam ediyorken neden bu kadar çabuk bittin ki?














0 yorum:

Yorum Gönder