Bir Kraliçe, istediği kitaplara sahip olmak için çok kötü şeyler yapar...


4.3.15

"Kahperengi - Hande Altaylı" Kitap Yorumu ♛



Resmen Narin ve Deniz. 
    Yorucu bir okul akşamından hepinize merhaba! Allah'ım daha okulun bitmesine resmen 3 ay falan var. Kabus gibi resmen, kusmak istiyorum. Zaten düzgün bir şekilde dinlenemiyorum bile, her akşam pestilim çıkıyor yahu, yıldım resmen. Bir de ikinci dönem çok daha kolay olur diyorlardı, onlara kocaman bir NAH diyorum bende. Offf offf.

    Kitap dün bitti sanırım, kafam kazan gibi pek hatırlamıyorum. Yorumu da ancak yazacak zaman bulabildim. Kitap bile zor okuyorum, sefil durumdayım. Kahperengi, benim için dizisinden çok daha güzeldi bence. Tabii Merhamet de çok güzeldi, yani konu ve olayların akışı çok güzeldi demek istedim. Kitaba o kadar çok uymamışlar ama ben onu da beğenmiştim. Diziye dair tek beğenmediğim şey karakter seçimleriydi. Narin kitapta sarışın - mavi gözlü, Deniz ise uzun - kızıl saçlı. Seçtikleri karakterlerin hepsi rollerinin hakkını verdi ama ben yine de kitaba uyulmasını isterdim. Öyle çok daha güzel olurdu.


    Doğal olarak kitaba daha çok beğendim ve dizi ile arasında dağlar kadar fark olduğunu gördüm. Konuyu biraz özetlemek gerekirse, Narin küçük bir Ege kasabası olan Yaslıhan da yaşayan fakir bir ailenin kızıdır. Yaslıhan zaten çoğunluk olarak fakir bir kesimde. Narin'in babası Recep tam bir şerefsiz. Karısından nefret ettiği için çocuklarından da nefret eden, evine bakmayan, gözü sürekli kumarda ve kadınlarda olan bir adam. Annesi Hatice ise bana biraz deliymiş gibi göründü. Recep onu eşek sudan gelinceye kadar dövüyor ama o hala onu seviyor. Adam ondan nefret ediyor, yüzüne dahi bakmıyor, kadın ise ona "Recebim" deyip duruyor. Birde abisi Mehmet ve küçük kız kardeşi Şadiye var.

    Narin haliyle okuyor, okulda da çok başarılı ama Mehmet okulu bırakmış ve babasının zoru ile çalışıyor. Ha bir de top oynuyor. Top oynarken bunu Yaslıhanspor dan görüp beğeniyorlar. Geleceğin topçusu olabileceğini falan söylüyorlar Recep de onun böylece kendine para getireceğine inanıyor ve top oynamasına izin veriyor. Günler böyle akıp gidiyor bir süre, tabii hep yaşadıkları zorluklar ile. Hiç kolay bir hayat geçirmiyorlar. Sonra bir gün Narin, Mehmet'in maçında Fırat'ı görüyor. Fırat oranın zengin kesiminden. Ankara'da okuyor. Bakışıyorlar falan sevimli birkaç sahne var.

    Daha sonra Mehmet her zamanki gibi bir salaklık yapıyor ve Fener'e kabul edildiği gün vuruluyor. İş böyle olunca topal kalıyor ve artık futbol oynayamıyor. Recep de bunun farkına varında yan komşunun karısı ile kaçıyor. Ne heyecanlı değil mi. Ay kitabın hepsini anlatmak istemiyorum, alın okuyun. O yüzden geçmiş anıları atlıyorum ve Narin'in İstanbul serüvenine dönüyorum.

Ayyy, Narin'im benim. 
    Narin, İstanbul Hukuk Fakültesini kazandığını öğrenince bir akşam Yaslıhan'ı ve ailesini arkasında bırakıp kaçıyor. İyi de yapıyor valla. Ondan sonra kendine pis bir ev buluyor, çalışacak iyi bir yer buluyor ve üniversitede okuyor. Zaten Deniz ile de üniversite de tanışıyorlar. Deniz ona araba ile çarpıyor ve ayağını kırıyor. Bu arada Deniz aşırı tatlı, onu da söylemeden geçmek istemedim. Bende onun gibi bir arkadaşa sahip olmak istiyorum. Ama pardon Deniz ve Narin arkadaş değiller, resmen kardeşler. Ne hoş.

    Aradan zaman geçiyor, Narin süper iyi bir avukat oluyor. Merak etmeyin kitapta geçmişte yaşanılan olayları bu kadar çabuk geçilmiyor. Ben çabuk geçiyorum olur da bu kitabı alırsanız diye. Her şeyi ben söylemeyim değil mi? Ay neyse işte, bir gün Deniz'in düzenlediği partiye Irmak ve onun sevgilisi geliyor. Irmak da Deniz'in kardeşi bu arada. Muhtemelen anlamışsınızdır ama ben yine de söylemek istedim. Aslında isimlerden bile anlaşılıyor. Konudan saptım, dediğim gibi sevgilisi ile yurt dışından geliyor ve BAM! Sevgilisi de Fırat.

    Hayatın sana oynadığı oyuna bak be. Adamı yıllardır görmüyorsun sonra en yakın arkadaşının kardeşinin sevgilisi olarak karşına çıkıyor. Tabii böyle şeyler ancak kitaplarda olur.

    Ben kitap da olan Atıf - Narin arkadaşlığına bayıldım. Atıf çok tatlı ya şeker şey. Fena da eğlenceli ayrıca. İnsan onun yanında asla sıkılmaz. Son olarak da kitabın sonunu çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Tüm insanlar hak ettiği yere geldi ya rahat bir nefes aldım.

    Bu kitabı okuyun, gerçekten hiç pişman olmazsınız. İnsan arada sırada böyle hayatın içinden olan kitaplar okumak istiyor. Ve yeni favori yazarım; Handa Altaylı! Şak şak şak şak.






                                      ALINTILAR ♛ 



    Duygular gibi hatıralar da karşılıksız çıkabiliyordu. Aynı günler herkeste farklı izler bırakıyordu ve aynı hikayeye herkes farklı filmler çekiyordu. Ya da daha kötüsü, çok iyi tanıdığın bir sana boş gözlerle bakabiliyordu. Cız cız cızzz! Kalbinden yanık kokuları yükseliyordu.

                (Sayfa 50) 




    Belki de dünyanın yuvarlak olması, daima başladığın yere, yani kendine döneceğin anlamına geliyordu.

               (Sayfa 100) 




    Kimsenin hayatı kolay değildi. Şanslı doğmak diye bir şey yoktu. Doğan her insan şanssızdı ve sabırla bunu öğreneceği günü bekliyordu.

              (Sayfa 180) 




    "Özür dilerim ama..."
    "Niye özür diliyorsun? Öküz olarak doğmuş olman senin suçun değil ki!"

             (Narin ve Fırat, sayfa 251) 




    Kim bilir, belki de bütün bu üzüntüler, can çekişmeler, hüsranlar kendi kendimize kurduğumuz düşlerin sonucuydu.

            (Sayfa 273) 








                                           PUANIM  



     5 YILDIZ:   Satırlarına aşık oldum! Hadi gidip evlenelim, tatlım!


    




 
















 
 

0 yorum:

Yorum Gönder