Bir Kraliçe, istediği kitaplara sahip olmak için çok kötü şeyler yapar...


16.1.15

"Tutulma - Stephenie Meyer" Kitap Yorumu ♛



    Güzel bir cumadan herkese kocaman bir merhaba! Allah'ım sonunda yeni bir yazı yayımlayabileceğime fena seviniyorum. Sınavlarım bitti, vicdansız hocalarımdan da son notlarımı da dilendim, bu yüzden artık rahatım.  Birinci dönemin bu kadar çabuk geçmesini hiç beklemiyordum. Aslında o kadar da çabuk geçmedi ama ben biraz daha sevimli olması için böyle yazdım. Tabii söz konusu okul olunca ne kadar sevimli olacağı tartışılır.

    Sanırım fazla konuşmaya başladım. Üçüncü kitabın yorumuna geçsem çok daha iyi olacak sanırım. Tutulma, benim sanırım serinin en sevdiğim kitabı. Ve en sevmediğim kitabı. İroniye bak yahu. Nedenlerine gelirsek, çok seviyorum çünkü Edward fena sevimli, fena romantik, fena harikaydı. Tanrım, Bella ne kadar şanslısın! Sonsuza kadar öyle harika bir varlığa sahipsin. Bu muhteşem bir şey olmalı. OLAĞANÜSTÜ.

    Neden sevmediğime gelecek olursak, Bella bu kitapta sizin de bildiğiniz gibi bir tercih yapıyor. Tabi o da Edward oluyor. Bundan şikayetçi olduğumu falan sanmayın, ben olsam bende onu tercih ederdim ama yine de Jacob bebeğim için çok fena üzüldüm. (Ağladı ama söylemiyor). Yine de sanırım en sevdiğim kitaplarımdan bir tanesi. İyisiyle kötüsüyle, bu seri efsanevi. 



                                   
                                

                          Ateş ve Buz 

Bazıları dünyanın sonunun ateş olduğunu söylüyor,
                    Bazıları da buz.
             Tutkuyu tattığımdan
        Ateşi tercih ediyorum ben.
   Ama iki kere yok olacaksa dünya,
      Biliyorum nefreti yeterince
           Buzla da yok olsun
          Diyebilecek kadar.






    Kitap önsöz den önce bu satırlar ile başlıyor. Daha sonra Edward'cığım her zamanki gibi muhteşem tabi ama yine de birkaç sorun var. Bella'nın vampir olacak olması gibi, Jake'in (daha doğrusu tüm kurtların) buna karşı olması ve anlaşmanın bozulacak olması gibi. Tabi tüm bunlar yetmezmiş gibi başımıza bir de Victoria ve harika yeni doğan ordusu çıkıyor. Ne sevimli.

    Sanırım fazla hızlı gittim. Yavaştan alıyorum. Jake, Edward geldiği için haliyle kızgın. Bella ile görüşmüyorlar. Edward da zaten görüşmelerini istemiyor. Kurtların tümüyle tehlikeli olduğunu düşünüyor. Jake'in yanına gitmesini bir kaç defa engel oluyor. Daha sonra Edward ve Bella, Renee'i, ziyarete gidiyorlar. Tabii boş yere değil çünkü Victoria ormanda bir kaç kez daha görünüyor. Seattle'da olan cinayetler de gittikçe korkunç bir hal almaya başlıyor.


Çok sevimli değil mi?


 
    
    Daha sonra Bella'nın evine davetsiz bir misafir geliyor. (Filmden bildiğimize göre, Riley!) Bella'nın kıyafetlerini alıyor. İlk olarak bu pek de önemsenmiyor. Daha sonra ortaya çıkıyor tabii. Seattle'de olan yeni doğanları Victoria'nın yarattığı baya sonra ortaya çıkıyor. Alice bunu ilk önce göremiyor, Bella fark ediyor. Her ne kadar bencil bir kız olsa da en azından zeki değil mi?






    Sonra, (mezuniyetten sonra demek istiyorum) Alice yaptığı partide yeni doğan ordusunun geldiğini görüyor. Artık yok edilmek istenilen insanın Bella olduğu ortaya çıktığı için, Cullen ailesi de tüm muhteşemliği ile onu korumaya karar veriyorlar. Jake bebeğim sayesinde bu işe bir de kurtlar katılıyor. Sonuçta hem kendi toprakları, hem de masum bir insan tehlikede. Ya da sadece vampir öldürmek istiyorlar. Sanırım üçüncü seçenek daha doğru.

    Tüm bunlar devam ederken Bella'nın süresi de yavaş yavaş doluyor. Kalbi sayılı bir şekilde atıyor. Edward da kalp atışlarını manyak gibi sayıyor ama Jake bu konuda çok daha hassas. Vampir olması onun için Bella'nın ölmesi ile eş değer. Neyse işte yine de onun kalbi attığı sürece pek pes ettiği söylenemez. Zorla öpmeye çalıştığı için Bella elini falan kırıyor. Edward da eğer böyle bir şey tekrar yaparsa onun çenesi kıracağını söylüyor. Ne sevimli değil mi? Harika bir üçlü oldular.



         "Uyu Bella'm. Güzel rüyalar gör. Kalbimde olacak tek kişi sen olacaksın. 
              Kalbim de her zaman senin olacak. Uyu, benim tatlı aşkım." 



    Söylediğim gibi, Bella için zaman daralıyor. Vampir olmadan önce yapmak istediği bir şey var. Ayrıca kendisini dönüştüren kişinin de Edward olmasını istiyor. Edward'cığım bunu kabul ediyor, tek bir şartlar tabii. Evlenmek. EVLENMEK. Şaka gibi. Neyse bunu ikinci kitaptan zaten biliyor olmanız lazım. Bella'nın istediğini nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Hayır, tabi kide utanmıyorum ama sadece nasıl açıklayacağımı pek anlamadım. Pekala. Bella, vampir olmadan önce Edward ile birlikte olmak istiyor. Evet, bunu istiyor. Yeni doğan olduktan sonra, düşüneceği tek şey kan olacak. Bu yüzden de ilkini Edward'cığım ile insanken yaşamak istiyor.

    Tabii Edward ilk başta karşı çıkıyor. Ama (yine!) evlenmek şartı ile bunu kabul ediyor. Bir nevi gerdek gecesi istiyor. Vay be, böyle söyleyince de pek erkeğe yakışan bir davranış gibi gelmiyor. Ah işte benim Edward'ım. Her zaman nazik ve kibar olmak zorunda.



 


    Daha sonra da beklenen Yeni Doğanlar geliyor. Bella'nın güvende olması için dağa yakın bir yerde çadırda olduklarını biliyorsunuzdur. Daha sonra Jake'in piçlik yaptığını da biliyorsunuzdur. Edward'cığım bile bir piçlik yapmıştı. Hep Bella için bunlar, hep. Kıskanmamak elde değil. Daha sonra ise Victoria'nın ölümü, küçük savaşın kazanılması, Bella'nın tercihi derken kitap resmen bitiyor.








   
Bu arada kitabın son bölümü Jake'in ağzından. Jake bebeğimin ağzından okumayı çok seviyorum. Her zaman beni gülümsetmeyi başarıyor sıpa. Alıntılara geçmeden önce, YouTube'da gerçekten müthiş videolar var. Bu kadar yetenekli insanları kıskanmamak elde değil. Onları izlemenizi öneririm. Ben hepsini çok beğeniyorum.






                                                             

                                                   ALINTILAR ♛



    Pekala, diyelim ki benim kötü şansım uçağı düşürdü. O zaman sen bu konuda ne yapabilirdin? 
    Neden uçak kaza yapsın ki?

    Gülümsemesini saklamaya çalışıyordu.

    Pilotlar alkolden sızdılar diyelim. 
    Çok kolay. Uçağı ben sürerdim.

    Tabii ya. Dudaklarımı büktüm ve tekrar denedim.

    Her iki motoru da yandı ve daireler çizerek düşüyoruz. 
    Yere yeterince yaklaşmamızı beklerdim, sonra seni kaptığım gibi duvarı parçalar ve aşağı atlardım. Daha sonra seni kaza mahalline geri getirirdim ve ikimiz etrafta sekerek dolaşırken tarihin en şanslı kazazedeleri ilan edilirdik.

         (Bella ve Edward, sayfa 100) 




    "Eğer tekrar geleceksem, senin de bir şeyleri idrak etmiş olman gerekiyor, tamam mı?"
    Bekledi.
    "Şöyle," dedim ve açıkladım. "Kimin vampir kimin kurt adam olduğu umurumda değil.  Bunun konuyla bir ilgisi yok. Sen Jacob'sın ve o da Edward, ben de Bella'yım. Bunun dışında hiçbir şeyin bir önemi yok."
    Hemen gözlerini kıstı. "Ama ben bir kurt adamım," dedi isteksizce. "Ve o da vampir," diye ekledi gözle görülür bir tiksintiyle.
    "Ve ben de başak burcuyum!" diye bağırdım, sabrım taşmıştı.

         (Bella ve Jacob, sayfa 144) 




    "Yani bu yüzden Sam tamamen siyah," diye mırıldandı Quil sesini alçak tutmaya alışarak ve gülümsedi. "Siyah kalp, siyah post."
    Hikayeye kendimi öylesine kaptırmıştım ki, gerçeğe dönmek ve bu sönmeye yüz tutmuş ateşin başında çember oluşturduğumuzu fark etmek beni çok şaşırtmıştı. Beni şaşırtan bir diğer şey ise, bu çemberin Taha Aki'nin büyük torunları tarafından yaratılmış olmasıydı.
    Ateşin içerisinden havaya bir kıvılcım yükseldi ve belli belirsiz bir şekil aldıktan sonra söndü.
    "Peki ya senin çikolata rengi kürkün neyi yansıtıyor?" diye fısıldadı Sam, Quil'e. "Ne kadar tatlı olduğunu mu?"

          (Sam ve Quil, sayfa 267) 




    "Ama sen neye göz diktin?" diye sordum şüphe içinde. "Her şeyin var."
    "Sana göz diktim." Gülümseyişi karanlıklaştı. "Seni istemeye hiç hakkım yoktu ama yine de uzandım ve seni aldım. Ve bak ne hale geldin! Bir vampiri baştan çıkarmaya kalkıyorsun." Başını sahte bir dehşet ile salladı.
    "Zaten senin olan bir şeye gözünü dikebilirsin," diye itiraz ettim. "Ayrıca ben endişelendiğimiz şeyin benim iffetim olduğunu sanıyordum."
    "Öyle. Eğer benim için çok geçse... Şey, seni cennete almamalarına neden olursam, lanet olsun bana. Mecazi anlamda yani."
    "Senin olmayacağın bir yere gitmemi isteyemezsin," dedim. "O benim için cehennem olur. Her neyse, bunun için kolay bir çözümüm var: hiç ölmeyelim, olur mu?"
    "Yeterince basit görünüyor. Neden ben daha önce düşünemedim?"
     Ben sinirli bir offf sesiyle pes edene kadar gülümsedi. "O zaman durum bu. Evlenene kadar benimle yatmayacaksın."
     "Teknik olarak, seninle zaten yatamam."
     Gözlerimi devirdim. "Çok olgunca bir davranış, Edward."
     "Ama o detay dışında, evet, doğru anlamışsın."

           (Bella ve Edward, sayfa 482) 




    "O senin için bir uyuşturucu gibi, Bella." Sesi hala kibardı ama tenkit edici değildi.
    "Artık neden onsuz yaşayamadığını anlayabiliyorum. Çok geç. Ama ben senin için daha sağlıklı olurdum. Bir uyuşturucu değil; hava, güneş olurdum."
    Dudağımın kenarı dalgın, yarım bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Eskiden seni o şekilde düşünürdüm, biliyor musun? Güneş gibi. Kendi şahsi güneşim. Benim için bulutları öyle güzel ayırıyordun ki."
    İçini çekti. "Bulutları halledebilirim. Ama bir tutulma ile savaşamam."

           (Bella ve Jacob, sayfa 634) 






                                                          

                                                   PUANIM ♛ 


  4 YILDIZ:  İlişkimiz böyle güzel devam ediyorken, neden bu kadar çabuk bittin ki?

































                                                                                               

0 yorum:

Yorum Gönder